Ali Çağan, küçük ama cesur bir çocuktu. Köyünün en uç noktasındaki, dedesinin eski, kerpiç evinde yaşıyordu. Dedesi, ünlü bir hikaye anlatıcısıydı ve Ali Çağan'ı her gece masallarla büyütmüştü. Bir gün, dedesi çok hasta yattı. Köyün hekimi, 'Sadece Güneş Taşı'nın şifalı gücü dedemi iyileştirebilir' dedi. Güneş Taşı, efsanelerde adı geçen, kayıp bir taştı; söylentilere göre, Kara Dağın tepesindeki gizli mağarada saklıydı. Ali Çağan, dedesinin iyileşmesi için her şeyi yapmaya hazırdı. Küçük yaşına rağmen, cesaretinden hiçbir şey kaybetmeden Kara Dağa doğru yola koyuldu. Yolculuğu kolay değildi. Ormandan geçerken, 'Korkunç' diye anılan kurt sürüsüyle karşılaştı. Kalbi hızla çarpıyordu ama korkuya yenilmedi. Kurtlara, 'Benim dedem çok hasta, ona yardım edecek bir şey arıyorum. Lütfen bana engel olmayın' dedi. Kurtların lideri, Ali Çağan'ın cesaretine hayran kaldı ve yoluna devam etmesine izin verdi. Daha sonra, derin bir kanyona geldi. Kanyonun dibi görünmüyordu, korkunç bir uçurumdu. Ali Çağan, düşünmeye başladı. Dedemin masallarında okuduğum, kuşların kanatlarından esinlenerek bir plan yaptı. Çevredeki ağaçlardan uzun, sağlam dallar topladı ve bunları birbirine bağlayarak, geçici bir köprü yaptı. Cesurca kanyondan geçti. Kara Dağ'ın eteklerine vardığında, dağın yamaçlarına tırmanan engellerle karşılaştı. Kayalıklar, dikenli çalılar ve sarp kayalar onu engellemeye çalışıyordu. Ama Ali Çağan yılmadı. Her engele karşı, aklıyla ve cesaretiyle mücadele etti. Kayalara tırmanmak için sağlam tutunacak yerler aradı, dikenli çalılardan dikkatlice geçmeyi başardı. Yorucu tırmanış sonunda, dağın tepesindeki gizli mağaranın girişine ulaştı. Mağaranın girişinde, korkunç bir ejderha bekliyordu. Ejderha, 'Bu mağaraya yaklaşan herkesi yiyip bitiririm!' diye kükredi. Ali Çağan korkmadı. 'Ben dedemi iyileştirmek için buraya geldim. Güneş Taşı'na ihtiyacım var' dedi. Ejderha, Ali Çağan'ın cesaretini görünce şaşırdı. 'Cesaretin gerçekten çok büyük, küçük insan. Sana Güneş Taşı'nı vereceğim, ama bir şartım var: Senin zekanla bana bir bilmece çözmelisin.' dedi. Ejderha, Ali Çağan'a şu bilmeceyi sordu: 'Bir evin üç penceresi vardır, her pencereden iki kedi çıkar. Bir pencereden bir kedi daha gelir, kaç kedi vardır?' Ali Çağan, kısa bir süre düşündükten sonra, 'Yedi kedi vardır' diye cevapladı. Ejderha, Ali Çağan'ın zekasına hayran kaldı ve ona Güneş Taşı'nı verdi. Ali Çağan, Güneş Taşı'nı alıp eve döndü. Güneş Taşı'nın ışıltısı dedesinin odasını doldurdu ve dedesi hemen iyileşti. Köy halkı Ali Çağan'ın cesaretini ve zekasını kutladı. Ali Çağan, 'Cesaret ve zeka her zaman en büyük güçtür' diye öğrendi ve bu öğretiyi her zaman hatırladı. O günden sonra, Ali Çağan, köyünün en cesur ve en akıllı çocuğu olarak anıldı. Her zaman zorluklara karşı mücadele etmeyi, aklını ve cesaretini kullanmayı öğrendi ve her zaman iyiliğin galip geleceğine inandı. Ali Çağan'ın macerası, tüm çocuklara cesaretin ve zekanın önemini gösteren güzel bir örnek oldu. Çünkü en büyük kahramanlık, korkulara rağmen doğru olanı yapmak ve başkalarına yardım etmektir.