Gökyüzü her gece bir mücevher kutusu gibi ışıldardı. Gümüş Ay, zarifçe parlayan yıldızların arasında asılı dururdu. Bu yıldızlardan biri, Minik Yıldız, diğerlerinden çok daha küçüktü. Göz kamaştırıcı ışıklarıyla gökyüzünü süsleyen büyük yıldızlar arasında adeta bir nokta gibi görünüyordu.
Minik Yıldız, her gece tüm gücüyle ışıldamaya çalışırdı. Ama ne zaman gücünü toplasa, diğer yıldızlar ona gülerdi:
“Bakın şu küçüğe! Işığı ancak bir solucanın yolunu aydınlatabilir!”
Minik Yıldız bu sözlere üzülse de bir hayali vardı: Bir gün, gökyüzünün en karanlık gecesinde bile dünyayı aydınlatmak. Ama bunun için ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
Bir gece, beklenmedik bir şey oldu. Gökyüzüne kara bulutlar çöktü. Bu bulutlar, yıldızların ışığını tamamen kapatacak kadar kalındı. Ne Ay görülebiliyordu, ne de en parlak yıldızlar. Dünya karanlığa gömülmüştü.
Bulutlar öyle korkutucuydu ki yıldızlar fısıltıyla konuşmaya başladılar:
“Bunlar Fırtına Bulutları! Daha önce hiçbir yıldız bu kadar koyu bir karanlık görmedi.”
Minik Yıldız ise sessizce olanları izliyordu. Dünya, bu korkunç karanlık yüzünden mutsuz görünüyordu. İnsanlar yukarı bakıyor, yıldızları göremedikleri için hüzünleniyordu.
Minik Yıldız, içindeki cesaretle, “Bir şeyler yapmam gerek!” diye düşündü. Ama diğer yıldızlar onu duyunca kahkahalarla güldüler:
“Sen mi? Küçücük ışığınla mı? Biz bile bir şey yapamıyoruz!”
Tam o sırada, Ay gökyüzünde belirdi. Gümüş ışığı, bulutların arasından zorla süzülüyordu. Herkes sustu. Ay’ın sesi, gökyüzünün her köşesinde yankılandı:
“Minik Yıldız, cesaretini duyuyorum. Ama unutma, yalnızca cesaret yetmez. İş birliğiyle hareket edersen, büyük işler başarabilirsin.”
Minik Yıldız’ın yüreği hızla çarptı. Diğer yıldızlara baktı. “Belki birlikte hareket edersek bu karanlığı aşabiliriz,” diye düşündü. Ama diğer yıldızlar hâlâ onu ciddiye almıyordu.
Ay, Minik Yıldız’a yaklaştı ve sessizce fısıldadı:
“Senin ışığın küçücük olabilir, ama yüreğin büyük. İlk adımı sen at, diğerleri seni takip edecek.”
Minik Yıldız, tüm cesaretini topladı. Küçük ama kararlı ışığını parlatmaya başladı. Karanlık bulutların üzerine doğru süzüldü. Bulutlar soğuk ve korkutucuydu. Rüzgârlar uğuldayarak, “Buraya ait değilsin!” diye haykırıyordu.
Ama Minik Yıldız pes etmedi. Işığını daha da artırarak bulutların içinde küçük bir delik açmayı başardı. O küçük delikten süzülen ışık, dünya üzerindeki bir tepeyi aydınlattı. İnsanlar bu ışığı görünce heyecanlandılar.
Diğer yıldızlar, Minik Yıldız’ın kararlılığını görünce şaşırdılar. Büyük Yıldız, diğerlerine dönerek, “Sanırım biz de yardım etmeliyiz,” dedi. Ve o an, gökyüzündeki tüm yıldızlar ışıklarını Minik Yıldız’a yönelttiler.
Yüzlerce yıldızın birleşen ışığı, kara bulutları zorlamaya başladı. Minik Yıldız, en önde parlıyordu. Her yeni ışık, bulutları biraz daha inceltiyordu. En sonunda, bulutlar büyük bir gürültüyle dağıldı. Gökyüzü yeniden açıldı. Yıldızlar, şimdi her zamankinden daha parlaktı.
Dünya üzerindeki insanlar başlarını yukarı kaldırdılar. Gökyüzünü kaplayan o parlak yıldızları gördüler ve mutluluktan birbirlerine sarıldılar.
O geceden sonra, Minik Yıldız gökyüzündeki herkesin kahramanı oldu. Büyük Yıldız ona yaklaştı ve içtenlikle, “Senin cesaretin ve kararlılığın olmasaydı bunu başaramazdık,” dedi.
Minik Yıldız ise mütevazı bir şekilde gülümsedi. “Birlikte olunca her şey mümkün,” dedi.
Artık Minik Yıldız, diğerleri kadar büyük bir yıldız gibi hissediyordu. Çünkü biliyordu ki cesaret ve iş birliğiyle en karanlık geceler bile aydınlanabilir.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.