Beril adında neşeli bir çocuk vardı. Hayal gücü öylesine canlıydı ki, etrafında olup bitenleri her zaman yeni bir maceranın başlangıcı gibi görürdü. Güne başlarken kalbindeki heyecan, küçük ayaklarını bir oraya bir buraya koşturur, gözlerinde pırıl pırıl bir merak ışığı yanardı. Günlerden bir gün, Beril’in dikkatini çeken tuhaf bir şey oldu: Etrafta, sanki minik yıldızlar dökülmüş gibi yer yer parlayan bir iz görmeye başladı. O izler, toprakta mı parlıyor, yoksa havada mı uçuşuyor, tam olarak anlayamadı. Ama ne olursa olsun, bu parıltıyı takip etmek istedi.
Adımlarını sessizce takip ederek ışıl ışıl izlerin peşine düştü. Bir yandan etrafında belirsiz bir uğultu duyuyor, bir yandan da işittiği seslere anlam vermeye çalışıyordu. Kalbi heyecanla atıyordu: “Acaba bu parlaklık beni nereye götürecek?” diye içinden geçirdi. Yol boyunca küçük böcekler, böğürtlen çalıları ve hatta mis kokulu çiçekler görüyordu. Ama en çok dikkatini çeken, o tuhaf parıltının iziydi.
Az ileride, aynı parıltıyı fark ettiğini belli eden bir çocukla daha karşılaştı. Bu çocuğun adı Ela idi; saçlarında rüzgârın oynadığı küçük örgüler, yüzünde ise cesur bir gülümseme vardı. Beril, “Bu ışıl ışıl izleri sen de mi görüyorsun?” diye sorduğunda Ela, “Evet! Baksana, bir süre önce yoklardı. Şimdi bizimle birlikte yürüyorlar gibi… Çok heyecan verici, değil mi?” diye karşılık verdi. Böylece Beril ve Ela, bir yandan gülüşerek, diğer yandan gözleriyle etrafı tarayarak maceralarına beraber devam ettiler.
Biraz ilerleyince, ortalığın aniden solgunlaştığını fark ettiler. Rengârenk çiçeklerle dolu bir yer beklerken, sararmış otların ve yorgun ağaçların bulunduğu sessiz bir bölgeye geldiler. Burada, parıltılı izler çok hafif bir ışıltıyla titreşiyordu. Beril, “Neden buralar bu kadar durgun ve üzgün görünüyor?” diye düşünürken Ela da, “Buranın susuz kalmış gibi bir hâli var,” dedi. İkisi de durumun üzücü olduğunu anladı.
O sırada beklenmedik bir misafirle karşılaştılar: Küçük bir kaplumbağa, yaprakların arasından başını uzatmış, endişeli gözlerle çevreyi inceliyordu. “Hoş geldiniz,” diye kısık sesle seslendi kaplumbağa. “Bu topraklar artık yorgun; eskiden pırıl pırıl akan sularımız vardı, ama çevreyi temiz tutmadığımız için yolları tıkandı. O yüzden bu güzel alan soldu.” Beril ve Ela, kaplumbağanın sözleri karşısında hüzünlendi.
Ela, çevresine bakıp, “Yapabileceğimiz bir şey yok mu acaba?” diye sordu. Kaplumbağa usulca başını sallayarak, “Elbette var,” dedi. “Eğer etrafta biriken gereksiz şeyleri kaldırırsak, suyun önü açılabilir. Böylece bitkiler de yeniden hayat bulur.” Beril ile Ela bir an bile tereddüt etmeden kolları sıvadılar. Kurumuş dalları, yaprakları ve etraftaki çöpleri toplamaya başladılar. Kaplumbağa, kabuğunun içindeki küçük bölmeden onlara ufak bir sepet uzattı, ikisi de neşe içinde sepeti doldurmaya giriştiler.
Etrafta yeterince temizleme yaptıktan sonra, parıltılı izlerin yeniden belirginleştiğini gördüler. Bu kez izler, sanki sevinçle dans ediyordu. Kaplumbağa, “Burada yapılacak çok şey var ama siz gerçekten hızlı ve heveslisiniz!” diye gülümseyerek minnettarlığını ifade etti. Onun rehberliğinde ilerleyerek küçük bir derenin kenarına vardılar. Derenin üzerinde taş ve kalın dallardan oluşan bir yığın vardı. İçinde de plastik parçaları birikmişti. Suyun akması engellenmişti. Beril ve Ela, kaplumbağayla birlikte büyük bir çaba harcayarak bu engeli temizlediler.
Derenin suyu özgürce akmaya başlayınca, çevredeki bitkiler neredeyse anında canlandı. Sararmış otlar yeşile dönmeye, hüzünlü ağaçlar dallarını mutlu bir şekilde uzatmaya başladı. Parıltılı izler, sanki bu canlanmayı kutlarcasına havada dans ediyor, Beril ile Ela’nın yüzlerini aydınlatıyordu. Kaplumbağa, “Bunca zaman sonra yeniden mutluluğu tattık,” diyerek derin bir nefes aldı.
Daha sonra minik kaplumbağa, “Sizin gibi çocuklar sayesinde gelecek daha da aydınlık olacak,” dedi. Beril, “Bunu beraber başardık!” diye sevinçle karşılık verince Ela da, “Evet, birlikte hareket etmeseydik bu iş çok zor olurdu,” diyerek ekledi. İkisi de paylaştıkları yardımlaşma duygusunun ne kadar güçlü bir etki yarattığını görmüşlerdi.
Bu olayın ardından, parıltılı izler onları başka bir yere yönlendirdi. Ufak bir tepeyi aşarken, aşağıda farklı hayvanların bir arada dolaştığını fark ettiler. Tilkiler, sincaplar ve kuşlar, sanki başka bir maceraya davetiye çıkarır gibi bir araya gelmişti. Beril ve Ela, parıltılı izlerin artık daha net ve daha sıcak bir ışık yaydığını hissediyordu. Bu ışık, içlerini mutlulukla doldururken onlara yeni yollar gösteriyordu.
Tepenin yamacına vardıklarında, Ela ufak bir kuşa yuva hazırlamaya çalışan bir grup çocuğa rastladı. Bu çocuklardan biri, “Rüzgâr çok kuvvetli esiyor. Bu minik kuş güvenle uyuyamıyor!” diyerek endişesini dile getirdi. Beril ve Ela, hemen yardım etmek için kolları sıvadı. Yerden topladıkları kuru dalları ve yumuşak otları bir araya getirip korunaklı bir yer oluşturdular. Küçük kuş, yeni yuvasına yerleştiğinde gözleri parladı. Sanki minnettarlıkla ötüyor, “Teşekkür ederim!” der gibi sesler çıkarıyordu. Herkesi bir sevinç dalgası sardı.
Sonunda güneşin batmaya yaklaştığı bir vakit, Beril ve Ela, yeni arkadaşlarla tanışmanın ve birlikte sosyal sorumluluk işler yapmanın nasıl da eğlenceli olabileceğini bir kez daha anladılar. Artık kalplerinde, parıltılı izlerin verdiği kocaman bir mutluluk hissi vardı. Geriye dönüp baktıklarında, geldikleri o solgun bölgenin yemyeşil bir cennete dönüştüğünü görmek onları tarifsiz bir neşeye boğdu. Bu maceranın sonunda öğrendikleri en önemli şey, küçük büyük demeden herkesin çevreye, hayvanlara ve birbirine yardım etmesinin ne kadar değerli olduğuydu.
Parlayan sırrın aslında sevgi, paylaşım ve yardımlaşma olduğunu kavradılar. O parıltı, doğanın içinde ve kalplerinde saklıydı. Yeter ki insanlar, içlerindeki iyiliği ortaya çıkarmak için bir adım atsın. Ela gülümseyerek Beril’e, “Bir sonraki maceramızda kim bilir nelerle karşılaşacağız?” diye fısıldadı. Beril de gözlerini gökyüzüne dikerek, “Nerede bir zorluk varsa, orada ışıl ışıl izler bizleri bekliyor olacak,” dedi. Ve birlikte yeni maceralara doğru koşup gittiler.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.