Yükselen Umutlar

Eğitici Çocuk Hikayesi

Yaş
7-12
Okuma Süresi
45 dk
Kategori
Yılbaşı Hikayesi
Unsur
Uzun Soluklu İçerik
Yayınlanma Tarihi
24/12/2024
Yazar
Kocaman Bi' Hikaye

1. Bölüm: Şehrin Işıkları
Ali, henüz on yaşındaydı. Ailesiyle birlikte büyük bir şehrin, oldukça dar bir sokağında yer alan on katlı bir apartmanda yaşıyordu. Apartman, yan yana sıralanmış diğer yüksek binalarla aynı hizadaydı ve tepeden bakıldığında birbirinin kopyasıymış gibi görünürdü. Gün boyu işleyen trafiğin sesi, apartmanın duvarlarına çarpıp yankılanarak içeri sızar, bazen geceleri bile Ali’nin uyumasını zorlaştırırdı. Üstelik şehir o kadar gürültülü ve kalabalıktı ki, yeni bir yıla yaklaştıkları bugünlerde bile insanlar koşturmaktan pek de durup etraflarına bakamıyorlardı. Fakat bu sıkışıklık içinde bile yılbaşı atmosferi, kentin caddelerine ve sokak aralarına bir neşe getirmeyi başarıyordu.

Ali, pencereden dışarıya bakarken gözüne takılan ilk şey, her dükkanın vitrininde parıldayan rengarenk ışıklardı. Neredeyse her pencereye küçük çam ağaçları konmuştu. Binanın en altındaki marketin tabelası bile kırmızı-yeşil süslerle bezeli, yanıp sönen ışıklara sahipti. Bazen yukarıdan aşağıya bir şerit halinde sarkan mavi ve beyaz ışıklar, yüksek binaların katlarını tek tek aydınlatıyor, sanki gökyüzüne uzanıyormuş gibi görünüyordu. Ali, bu ışıkların altında yürürken her şeyin daha büyülü hale geldiğini düşünür, içinden “Keşke bu ışıltıları, bu renk cümbüşünü tüm yıl görebilsek,” diye geçirirdi.

Akşamları, okulu bittiğinde eve dönerken şehrin ışıl ışıl caddelerini görmek Ali’ye mutluluk veriyordu. Ne kadar kalabalık, ne kadar gürültülü olursa olsun yılbaşı zamanı şehri daha canlı ve renkli hale getiriyordu. İçinden, “Belki ileride ben de sokakları bu kadar güzel süsleyebilecek birisi olurum,” diye düşünürken hafif bir heyecanla apartmanın kapısından içeri girerdi. Tıpkı diğer günlerdeki gibi bina içerisinde dar koridorda önce asansör bekleme telaşı başlar, sonra sırasıyla komşuların kapı önlerine dizdiği ayakkabılar, özenle yerleştirilmiş yılbaşı çelengi dikkatini çekerdi. Özellikle de kapıların üzerine asılan küçük çam dalları, kozalaklar veya kırmızı kurdeleler, Ali’nin yüzünde hoş bir gülümseme oluştururdu.

Ali, ailesiyle birlikte üç odalı, küçücük sayılabilecek bir dairede yaşıyordu. Evde ebeveynlerinin yatak odası, ablası Ayşe’nin odası ve Ali’nin masasıyla yatağının zor sığdığı küçücük bir oda bulunuyordu. Bu oda, ince uzun bir dikdörtgen gibiydi ve Ali pencerenin önündeki çalışma masasını oturma alanının ortasına yerleştirmek zorunda kalmıştı. Bu yüzden yatağa gitmek için bile masanın etrafından dönmesi gerekiyordu. Ama daracık odasında bile renkli posterler, kendi çizdiği resimler ve origami figürleriyle sımsıcak bir dünya kurmuştu kendine. Hele ki yılbaşı yaklaşırken kendi minik odasını da ışıklı süslerle donatmaktan büyük keyif alıyordu.

Akşam yemeği saatinde mutfakta toplanan aile her gün olduğu gibi yemeklerini paylaşıyor, günün özetini birbirlerine anlatıyordu. Bu seferki konu ise elbette yılbaşının yaklaştığı ve yeni yılda neler yapılacağıydı. Kimi zaman dar alanda sıkışmış hissetseler bile birbirlerine sevgi ve anlayışla yaklaştıklarında mekanın büyüklüğünden daha önemli şeylerin olduğunu fark ediyorlardı. Ali o akşam yemeği sırasında büyük bir heyecanla ailesine şehirdeki ışıklandırmaların ne kadar güzel olduğunu, her süsleme gördüğünde aklına yeni yıl için yeni umutlar geldiğini, yeni yıla dair dileklerini anlattı. Anne ve babası ise yeni yılda apartmandaki komşularla daha çok zaman geçirmek, belki de binanın etrafını yeşillendirmek ve küçük bir parti düzenlemek üzerine konuştu.

Dar bir alanda yaşamak, bazen Ali’nin canını sıksa da “Belki de paylaşmak için daha çok sebebimiz vardır,” diye düşünmesine engel değildi. Bu düşünceyi benimseyerek, o akşam yemeğinden sonra heyecanla yeni yıl hazırlıkları için plan yapmaya başladı.

2. Bölüm: Sürpriz Planlar
Ertesi sabah, Ali her zamanki gibi erkenden uyandı. Kahvaltısını yaparken, dün akşam konuşulanları hatırladı. Anne ve babasının aklında olan “apartmanda birlikte kutlama yapma” fikri onu iyice heyecanlandırmıştı. Çünkü Ali için yılbaşı demek sadece yeni bir takvim yaprağının açılması değil, aynı zamanda yeni umutlar, yeni hedefler ve insanların birbirine daha çok kenetlendiği bir dönem demekti. Özellikle şehrin dar sokaklarında, kısıtlı alanlarda yaşayan insanlar için bu paylaşma duygusu çok önemliydi.

Okul yolunda, sırt çantası omzunda yürürken gözleri her zamanki gibi etraftaki süslemelere takıldı. Bazı binalarda ufak tefek ışık oyunları, bazılarında ise devasa çam ağaçlarıyla donatılmış lobi alanları dikkatini çekiyordu. Ali, “Neden bizim apartmanımız da bu kadar güzel görünmesin?” diye sormadan edemedi. O an aklına şöyle bir fikir geldi: “Neden tüm komşular bir araya gelip apartmanın ön cephesine ya da girişine bir çam ağacı ya da farklı süslemeler yapmıyorlar ki? Birlikte yapınca eminim çok daha hoş olur.”

O gün okulda, arkadaşlarıyla da bu fikrini paylaştı. Özellikle en yakın arkadaşı Cem, Ali’nin heyecanını paylaşan ve sürekli yeni fikirler üreten bir çocuktu. Cem ile birlikte ders aralarında ufak tefek notlar aldılar. “Şehrin dar sokaklarında oturan herkes, evlerinin ya da binalarının girişini süslese, ellerinden gelse ağaç dikse veya küçük saksılar yerleştirse ne güzel olur,” diye hayal kurdular. Okulun bahçesindeki ağaçları, çiçekleri ve karga seslerini dinlerken, “Şehirdeki yaşam alanlarının güzelleşmesi için yeşilliklere ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu her gün görebiliyoruz,” diye düşündüler.

Akşam eve geldiğinde Ali, ablası Ayşe’nin de kendi odasında yılbaşı süsleri hazırladığını gördü. Ayşe, birkaç farklı renkli karton çıkarmış, simlerle kaplı figürler kesmişti. Bazıları noel baba şekilli, bazıları kar tanesi, bazıları da parlak kozalak görünümündeydi. Odadaki ufak masaya döktüğü boncuklar, yapıştırıcılar ve parıltılı pullar, sanki küçük bir sanat atölyesi kurulmuş hissi veriyordu. Ayşe, Ali’yi görünce gülümseyerek “Bak, apartmanın kapısına asmak için güzel bir kar tanesi süsü yapıyorum,” dedi. Ali de hemen yardıma koyuldu, küçük renkli kâğıtlardan “Yeni Yılınız Kutlu Olsun!” yazıları kesti. Abla-kardeş yaptıkları bu etkinlikle koca bir saati keyifli geçirince, minik odalarına rağmen içlerini dolduran mutlulukla parlıyorlardı.

Akşam yemeğinde ise aile fertleri yine toplandığında, anne ve babası mahalle muhtarının bu yıl “Mahalle Dayanışma ve Yılbaşı Festivali” gibi bir etkinlik düşündüğünü söyledi. Kış mevsiminin soğuğuna rağmen, mahalledeki boş arsa veya otopark alanlarından birinde insanları toplayıp minik standlar kuracaklarmış. Her apartman, binanın kendi yapabildiği süslemelerden ve yiyeceklerden getirebilecekmiş. Belki de canlı müzik ya da çocuk oyunları bile düzenlenebilirmiş. Ali, bunu duyduğunda neredeyse yerinde zıplayacaktı: “İşte bu mükemmel bir fırsat! Hem komşularla kaynaşırız hem de şehri güzelleştirmek için ufak bir adım atarız.” Anne ve babası da Ali’nin heyecanını paylaştıklarını, organizasyona destek vermek istediklerini söylediler. Böylece herkesin aklında yeni yıl için sıcacık, umut dolu bir plan şekillendi.

Yapay zeka destekli hikaye oluşturucumuzu denedin mi?
Hemen Test Et

3. Bölüm: Komşularla Birlikte
Ertesi gün, hafta sonuydu ve Ali yine erkenden uyandı. Yeni yıl hazırlıkları onun için artık bir tutkuya dönüşmüştü. Aklında, apartmanın girişini süslemek ve yapılacak festival için küçük bir stant hazırlamak vardı. Babasıyla birlikte ellerinde kutularla apartmanın zemin katına indiler. Babası yıllar boyunca biriktirdiği ampul dizilerini, renkli yılbaşı ışıklarını ve kurdeleleri açığa çıkarmıştı. Tabii ki önce apartman yönetiminden izin almak gerekti. Bu izin işlerini de annesi üstlendi. Yönetici olan Hüseyin Amca, Ali’nin ailesine bu konuda büyük destek oldu. Çünkü o da yeni yılı çok sever ve kendisi de süsleme yapmayı planlarmış.

İlk adım, apartman kapısının üzerindeki küçük sundurmayı rengarenk ışıklar ve kurdelelerle donatmaktı. Ali, babasının omuzlarına çıkıp ışık şeritlerini taktığı anları unutamayacaktı. Elektrik kablolarını özenle yerleştirip bir dizi ampulü takmak, sanki ailece bir sanat eseri yaratmak gibiydi. Yan taraftan kimisi manav çantasını taşırken, kimisi market poşetleriyle uğraşırken geçen komşular da bu hevesli manzarayı görünce duruyor, gülümsüyor ve “Kolay gelsin!” diyerek desteklerini gösteriyordu.

Kısa süre sonra komşulardan bazılarının da elinde süsler ve ışıklarla geldiği görüldü. Örneğin, aynı kattaki Fatma Teyze, balkonda duran yapay çam ağacını apartman girişine yerleştirmeyi önerdi. Bu ağaç neredeyse yarım insan boyundaydı, üstü ışıklarla kaplandığında harika görünecekti. Diğer komşu Şevket Amca ise garajda sakladığı renkli toplardan getirdi. “Torunum geçen yıl eve almıştı bunları, ben pek kullanamadım, sizin işinize yarar belki,” diyerek verdi.

Derken apartman girişinde ufak bir yılbaşı köşesi oluşmaya başladı: Bir yanda çam ağacı, diğer yanda Ali ve ablasının elleriyle yaptığı kar tanesi süsleri ve ortasında kocaman kırmızı bir kurdeleyle sarılmış, plastikten yapılma bir hediye paketi maketi. Ali, bu paketin içine küçük dilek notları atmayı önerdi. “Herkes yeni yıldan beklentisini, dileğini buraya yazsın ve atsın. Yılbaşı gecesi hepsini okuyabiliriz,” dedi. Herkesin yüzü aydınlandı bu fikirle.

Akşama doğru, apartman kapısındaki süslemeler hemen fark edilir hale gelmişti. Dar sokaktaki diğer binaların çoğu karanlıkta kalırken, Alilerin binası ışıl ışıl parlıyordu. Yoldan geçenler kafalarını kaldırıp bir süre izliyor, kimileri fotoğraf bile çekiyordu. Bu kadar küçük bir dokunuşun bile şehri ne denli güzelleştirebileceğini o an daha iyi anladılar. Hem Ali, hem ailesi, hem de apartman sakinleri, sonunda el birliğiyle güzel bir iş çıkarmanın verdiği gururu yaşarken, aynı zamanda şehrin dar sokaklarının bile paylaşıldığında nasıl canlandığını görmenin mutluluğu içlerini doldurdu.

4. Bölüm: Festival Hazırlıkları
Hafta sonunun ikinci gününde sıra, mahalle muhtarının düzenlediği “Mahalle Dayanışma ve Yılbaşı Festivali” için hazırlıklara gelmişti. Etkinlik, apartmanlardan birine ait boş bir otopark alanında yapılacaktı. Normalde araba park etmek dışında bir amaç taşımayan bu beton zemin, kısa süreliğine de olsa insanları bir araya getiren bir eğlence meydanına dönüşecekti. Muhtarın öncülüğünde, büyük masalar kurulması ve etrafa çeşitli süslemeler asılması planlanıyordu. Mahalleli bu masalara kendi yaptıkları yiyecekleri, el emeği süslemeleri ya da küçük hediyelikleri koyarak herkesle paylaşacaktı.

Ali ve ablası Ayşe, evdeki küçük çalışma masalarına dağılmış bir sürü renkli karton ve boya kalemi arasında boğulmuş durumdaydı. Festivalde satmak ya da ücretsiz dağıtmak için minik kartpostallar hazırlıyorlardı. Kartpostallarda şehrin siluetini, gökyüzünde uçuşan kar tanelerini ve yılbaşı gece gökyüzü figürlerini resmediyorlardı. Arka yüzüne de “Yeni yılda hep birlikte daha güzel bir şehir için el ele” gibi cümleler yazıyorlardı. Bu kartpostallardan çok sayıda yaptılar, bazılarını boyadılar, bazılarını simlediler. Sonra kartonlardan minik zarflar keserek bu kartpostalları içine koydular.

Aynı zamanda, anneleri, hazırladıkları kurabiyeleri kutulara özenle yerleştiriyordu. Tarçınlı, zencefilli ve nefis kokulu bu kurabiyelerin üstüne renkli şekerlemeler dizilmişti. Babaları da boş şeffaf kavanozları getirip, içlerine renkli LED lambalar koyarak küçük fenerler yapmaya başlamıştı. Her kavanozun yanına bir kurdele ekleyerek onları süslüyordu. Gece olduğunda bu fenerler etrafa loş bir ışık yayıp, festivalin atmosferine ayrı bir güzellik katacaktı.

Öğleden sonra, ellerinde büyük çantalar ve kutularla muhtarın belirlediği otopark alanına gittiler. Otopark, bölge sakinlerinin ortak çabasıyla adeta büyülü bir yere dönüşmüş gibiydi: Bazı köşelerde portatif stantlar kurulmuştu, renkli balonlar, afişler ve dizi dizi ışıklar asılmıştı. Kış soğuğuna rağmen insanların yüzünden eksik olmayan gülümseme, ortamı sıcacık hale getiriyordu. Ali, ablası ve ailesi, kendi hazırladıkları süs ve yiyecekleri stantlarından birine yerleştirdi. Kartpostalları göstereceği bir köşe yaptı, üzerine de “İsterseniz birini alın, dilerseniz sevdiklerinize hediye edin” diye minik bir yazı astı.

Komşuları da farklı ürünler getirmişti. Kimisi el işi atkılar, bereler; kimisi ev yapımı reçeller; kimisi de sukulent çiçekler hazırlamıştı. Hatta bazıları o küçük saksıların üzerine “Şehrimize bir renk de sen kat!” gibi minik notlar eklemişlerdi. Gerçekten de bu festivalin amacı yalnızca eğlenmek değil, aynı zamanda bu dar yaşam alanlarını, gri beton blokları nasıl canlandırabileceklerini birbirlerine göstermekteydi. Biri ağaç fideleri getirirken, bir diğeri elinde boyalarla gelmişti. Çocuklar için yüz boyama köşesi, ufak bir oyun alanı ve müzik yayını da ayarlanmıştı.

Ali, bu canlılığı ve enerjiyi görünce fark etti ki, şehirdeki yaşamı güzelleştirmek için sadece büyük projelere, devasa yatırımlara değil, bazen küçük yüreklerin büyük hayallerine de ihtiyaç var. Herkes gönüllü, herkes mutlu, herkes paylaşmaya hevesli olunca en sıkışık köşeler bile ışıl ışıl olabiliyordu.

5. Bölüm: Yepyeni Dostluklar
Festivalin başlamasıyla birlikte insanlar stantlar arasında dolaşmaya, birbirleriyle sohbet etmeye başladılar. Ali, diğer çocuklarla tanışmak için sabırsızlanıyordu. Özellikle Cem, okul arkadaşı olarak gelmiş ve getirdiği birkaç karton oyuncağı stantlarının önünde sergiliyordu. Cem ve Ali, yakın zamanda kağıt maket evler yapmayı öğrenmişlerdi. Bu maket evler, çevresine çam ağaçları ve minik sokak lambaları eklediklerinde adeta bir şehir maketi görünümü alıyordu. Çocuklar, merak edenlere bu maketleri nasıl yapabileceklerini anlatıyor, hatta minik atölye çalışmaları yapmayı öneriyorlardı.

Bu atölye kısmı festivalin en çok ilgi çeken yerlerinden biri oldu. Etrafına toplanan çocuklar, biraz karton, makas, tutkal ve boya kalemiyle harikalar yaratabileceklerini keşfetti. Kimisi beş katlı bir bina, kimisi bahçesinde minik çiçekler olan tek katlı bir ev, kimisi ise gökdelen gibi uzanan bir kule çizdi, kesti, yapıştırdı. Sonra tüm bu maketler, festival sonunda tek bir masada birleşti ve küçük bir “maket şehir” oluştu. Ali, “Bu maket şehir, gerçek şehrimize benziyor ama burada binaların yanında bol bol park, bahçe ve ağaç var!” diyerek gülümsedi. İşte çocukların hayal gücü, gri duvarların arasına renkli bahçeler, parklar ve oyun alanları eklemekte oldukça cömertti.

Bu etkinlik sırasında Ali, başka apartmanlardan gelen çocuklarla da arkadaş oldu. Mesela Zeynep isimli bir kız vardı; gitar çalmayı seviyordu ve kısa süreli bir mini konser bile verdi. Zeynep’in gitarından dökülen neşeli melodiler, otoparkın soğuk duvarları arasında yankılanıp insanlara tatlı bir huzur verdi. Yılbaşı şarkıları, popüler şarkılar ve birkaç da neşeli çocuk şarkısı… Her biri festivalin coşkusunu artırmaya yetti.

Bu arada yetişkinler de boş durmuyordu. Bazıları geleneksel danslar yaparken, bazıları ikram masalarında çay-kahve dağıtımı yapıyordu. Ali’nin annesi, getirdikleri tarçınlı kurabiyeleri dağıtmayı üstlenmişti. Ne zaman biri yaklaşsa, gülümseyerek “Yeni yılda her şey daha güzel olsun,” diyerek bir kurabiye uzatıyordu. İnsanların yüzündeki sıcak ifade, kimine göre belki de uzun zamandır hasret kalınan bir görüntüydü. Çünkü herkes günlük hayat telaşında, kalabalıkların içinde kaybolmuş; ama bu festivalde yeniden bir araya gelmişti.

Ali, “Şehirde yaşıyoruz, dar binalara tıkılıyoruz diye düşünürken, işte bu paylaşım ve sevgi sayesinde her şey ne kadar da farklı olabiliyormuş,” diye düşündü. Dışarıya, soğuk havaya rağmen herkesin gönlü sıcacıktı. Artık yeni dostluklar kuruluyor, eski dostluklar ise güçleniyordu.

6. Bölüm: Dilek Ağacı ve Sıcak Umutlar
Festival alanının bir köşesinde, büyükçe bir yapay çam ağacı yükseliyordu. Gövdesine rengarenk kurdeleler, üstüne ışıklar ve toplar asılmıştı. Muhtar, ağacın gövdesine bir pano eklemişti. “Yeni yıldan dilekleriniz” yazan bu panoda rengarenk kâğıtlara yazılmış dilekler yer alıyordu. Kâğıtların bazıları kurdelelerle ağaca da asılmıştı. Ali de kendi dileğini yazıp astı: “Şehrimizdeki herkesin birlikte çalışarak daha yeşil, daha renkli bir yaşam alanı kurabilmesi.”

Biraz etrafta dolaşınca dikkatini çeken bir başka dilek daha oldu. Üstünde, özenle çizilmiş kalpler ve minik bir kedicik resmi vardı. Yazıda ise, “Daha fazla kedi evi ve mama kapları olsun; sokak hayvanları üşümesin, aç kalmasın,” yazıyordu. Ali bu notu okuyunca içi ısındı. Gerçekten de şehirde sokak hayvanlarına yardım etmek, yaşam alanlarını güzelleştirmek kadar önemliydi.

Pano üzerinde “Bisiklet yolları daha fazla olsun”, “Şehrimizde parklar ve oyun alanları artsın”, “Komşularla daha çok paylaşımımız olsun” gibi pek çok dilek göze çarpıyordu. Bazı notlar ise çok samimi ve eğlenceliydi: “Yeni yılda tüm derslerim 100 olsun!”, “Annem ve babam bana kocaman bir köpek alsın!” gibi. Ama bu renkli dileklerin arasında belki de en önemli ortak nokta, herkesin şehirde daha mutlu yaşamak istediğiydi.

Festivalin ortalarına doğru, muhtar, sahneye benzer bir platforma çıktı ve mikrofonu eline aldı. Sesini herkes duysun diye “Sevgili komşularım, bu güzel festivale hoş geldiniz. Yılbaşı ruhunu hep beraber yaşamak, aynı semt hava sahasını soluyan bizlerin birbirini daha iyi tanıması, çocuklarımızın da paylaşımın ve dayanışmanın ne kadar değerli olduğunu görmesi çok önemli. Umarım bu küçük festival, koca şehrimizin dar sokaklarına büyük umutlar taşır,” dedi. Ardından sahneye davet ettiği birkaç kişinin konuşmasını dinledi.

Konuşmaların ardından yine müzik başladı. Herkes coşkuyla alkışladı. Ali, kalabalığın arasında ablasını aradı. Onu, diğer gençlerle birlikte şarkılara eşlik ederken buldu. Babası muhtarla şehirdeki ağaçlandırma projeleri hakkında konuşuyor, annesi de yan stanttaki komşularla yeni tarifler hakkında bilgi alışverişi yapıyordu. Herkesin kendine özgü bir meşgalesi vardı, ama ortak nokta, birlikte olmaktan duyulan mutluluk ve şehrin geleceğine dair paylaşılan umutlardı.

7. Bölüm: Yeni Yıla Geri Sayım
Günler akıp gitti ve nihayet yılbaşı gecesi geldi çattı. Ali, daha öğleden itibaren heyecanla yerinde duramıyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde, apartman sakinleri ortak kullanım salonunda ya da bina girişindeki geniş sayılabilecek alanda toplanmayı planlamışlardı. Dar bir alan sayılabilirdi ama yine de bu kutlamanın hep birlikte yapılması fikri herkesi mutlu ediyordu.

Aile, akşam yemeğinden sonra hazırlıklara başladı. Anne, patlamış mısır ve minik kanepeler yaparken; baba, içecekleri hazırladı. Ablası Ayşe, makas ve yapıştırıcıyla ufak kâğıt şapkalar kesti, üzerlerine de isimler yazdı. Ali ise pencereden dışarı bakarak diğer binaları izliyordu. Sanki her evin penceresinde bir ışık, bir hareketlilik vardı. En azından yeni yıl bahanesiyle bile olsa, şehirdeki herkes birkaç saatliğine günlük telaşları unutup sevgi ve coşkuyu paylaşıyor gibiydi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde apartman koridorları da hareketlenmeye başladı. Bazı komşular ellerinde kendi hazırladıkları atıştırmalıklarla çıktı. Kimisi büyük tepsiler dolusu börek, kimisi tatlı, kimisi de meyve dilimlerini tabaklara yerleştirerek getirdi. Herkes bir ucundan tutuyor, binanın giriş katındaki geniş boşluğu adeta küçük bir parti alanına çeviriyordu. Müzik için eski bir teybe bağlanmış hoparlör sistemi kuruldu. Kimi zaman klasik yılbaşı şarkıları, kimi zaman neşeli Türkçe şarkılar çalınıyordu.

Saatler ilerledikçe kalabalık arttı. Daracık alan belki çok konforlu değildi ama insanların kalpleri bir arada olunca, sıkışıklıktan çok samimiyet hissediliyordu. Çocuklar, koridorlarda koşuşuyor, ellerinde konfeti tüpleriyle heyecanla dolanıyordu. Bir yandan da “Acaba ne zaman patlatacağız?” diye büyüklerinden işaret bekliyorlardı.

Sonunda geriye sayım başladı: Saat 23.59’a az kala, herkes saatini kontrol etti. Müzik kapatıldı. Bina girişindeki ışıklar loş hale getirildi. Herkes el ele, omuz omuza durdu. Ali’nin yüreği küt küt atıyordu, sanki binanın dar koridorları bu heyecanı paylaşıyordu. Ablası Ayşe, bir elinde süs şapkası diğer elinde babasının eline tutunmuş haldeydi. Anne, yan taraftaki komşuyla şakalaşıp gülüyordu. Babaları ise bir yandan heyecanlı, bir yandan da herkesin mutlu olup olmadığını kontrol ediyordu. “On, dokuz, sekiz, yedi…” diye saymaya başladılar. Şehrin her yanında insanlar bu geri sayıma katılıyordu. Sokaklardan da benzer sesler yükseliyordu. Gece yarısı yaklaştıkça heyecan doruğa çıktı. “…üç, iki, bir!”

Ve yeni yıla girer girmez apartmanı dev bir sevinç dalgası kapladı. Konfetiler patladı, renkli kağıt parçaları havada uçuşmaya başladı. Bazı komşular balkonlarına çıktı, sokağa doğru havai fişek gösterilerini izleyerek alkış tuttu. Kimisi binanın girişindeki müziği yeniden açtı. Herkes birbirine sarılıyor, “Mutlu yıllar!” diyerek öpüyor ya da sarılıyordu. Ali, hayatında ilk kez bu kadar kalabalık ve coşkulu bir ortamda yeni yıla giriyordu. O an, hangi binada, hangi odada yaşadığının pek önemi kalmamıştı. Önemli olan, paylaşmak ve birlikte olmaktı.

8. Bölüm: Geleceğe Dair Söyleşiler
Yeni yılın ilk dakikaları geçtikten sonra, apartman sakinleri birbirlerine yeni yıl dileklerini sundu. Kimisi sağlıklı bir yıl, kimisi mutlu bir gelecek, kimisi ise barış dolu günler diledi. Sonra “Hadi şu dilek kutusunu açalım!” dedi biri. Hatırlarsınız, günler önce apartmanın girişine konulan o maket hediye paketi vardı. İçine herkes yeni yıl dileklerini atmıştı. Şimdi onları okuyarak bu küçük ama anlamlı anı daha da özel kılacaklardı.

Ali’nin babası, kutunun kapağını açtı ve rastgele birkaç dilek notu çekip yüksek sesle okudu. Çoğu notta, “apartmanımız daha temiz olsun, komşularla daha çok buluşalım, şehrimizde yeşil alan artsın, çocukların oyun alanları çoğalsın” gibi mesajlar vardı. İçlerinden biri gülümsetti herkesi: “Keşke tüm sokaklarda bisiklet turları düzenleyebilsek!” Biri ise çok tatlı bir şekilde yazmıştı: “Ben, bütün komşularımızla birlikte büyük bir pikniğe gitmek istiyorum!”

Apartman sakinleri birbirine bakıp gülümsedi. Gerçekten de dileklerin çoğu, daha güzel bir şehir yaşamının peşindeydi. Gecenin bu saatinde bile, insanların aklı beton binalar arasındaki hayatlarını yeşillendirmede, renklendirmede, iyileştirmedeydi. Komşulardan biri, “Arkadaşlar, bunu sadece bir dilek olarak bırakmayalım. Yeni yılda her ay en az bir kere toplanalım, birlikte küçük projeler yapalım,” diye öneride bulundu. Herkes onayladı, “Neden olmasın?” dediler.

Ali, bu öneri üzerine kendi fikrini ortaya attı: “Mesela bahar geldiğinde, apartmanımızın önüne büyük saksılar koyup mevsim çiçekleri ekip sulayabiliriz. Balkonu olanlar pencere pervazlarına küçük saksılar asar. Komşu binalarla el ele verip sokağımızı rengarenk yaparız.” Duydukça insanların yüzünde heyecan parıldıyordu. Bir diğeri, “Belki de ara sıra sokakta küçük kermesler, çocuklar için oyun etkinlikleri düzenleriz,” dedi.

Biriken tüm bu fikirler, küçük mekânlarda bile insanların büyük işler başarabileceğinin kanıtıydı. Dar bir dairede yaşamak, büyük binaların gölgesinde kalmak, az odalı evlerde sıkışmış gibi hissetmek… Tüm bunlar yalnızca birer fiziksel koşuldu. Asıl zenginlik, insanların kalbindeydi. Birlikte davranmak, çevreyi ve komşularını önemsemek, şehri daha yaşanabilir kılmak… Tüm bunlar sevgiyle yoğrulduğunda, ortaya kocaman bir dayanışma ruhu çıkıyordu.

9. Bölüm: Sabahın İlk Işıkları
Yılbaşı gecesi ilerlemiş, saat neredeyse 02.00’ye yaklaşmıştı. Apartmanın giriş katındaki küçük parti hâlâ devam ediyordu ama çocuklar yavaş yavaş uyku belirtileri göstermeye başlamıştı. Ali bile gözlerini ovuşturuyor, esniyor ama yine de ortamdan ayrılmak istemiyordu. Annesi, “E hadi artık yeter, uyku vakti. Yarın sabah tertemiz bir yıla, yeni umutlarla başlayacağız,” diye seslenince, Ali itiraz edemedi. Elinde ablasının yaptığı o kâğıt şapkayla dairesine doğru yöneldi. Babası, “Siz gidin, ben biraz etrafı toparlayıp geleceğim,” dedi.

Dar koridordan geçerken bile apartmanda insanların neşesi yankılanıyordu. Aynı zamanda yavaş yavaş yorgunluk da hissedilmeye başlamıştı. Ali, odasına varıp pijamasını giydikten sonra yatağına uzandı. Pencereden baktığında, sokağın karşısındaki diğer binaların pencerelerinden de ara ara ışıklar gördü. Bazı insanlar hâlâ eğleniyor, bazısı muhtemelen artık uyumaya çekiliyordu. Ne olursa olsun, yeni yılın ilk gecesi herkese aynı mesajı veriyor gibiydi: “Birlikte olduğumuzda, hayat daha güzel.”

Ali, sıcacık yatağına girerken “Bugün ne kadar güzel bir gündü,” diye düşündü. “Dilekler diledik, komşularla kutladık, festival yaptık… Şehrimiz dar olsa bile kalplerimiz geniş.” Bu düşünceler, bir yandan onu hafif bir gülümsemeyle uykuya taşımaya başlamıştı. İçinde büyüyen hayaller, sanki rüyasında yeşil parklar, rengarenk binalar ve mutlu komşular olarak canlanacaktı.

10. Bölüm: Yeni Yılın İlk Günü
Sabah olduğunda, Ali gözlerini açtığında artık yeni yılın ilk günündeydi. Hava biraz soğuktu ama güneş bulutların ardından sızmayı başarıyordu. Yatakta esneyip gerindikten sonra heyecanla yataktan fırladı ve odasından çıktı. Mutfakta ailesinin çoktan kahvaltı sofrasını kurduğunu gördü. Masada sıcacık çaylar, peynir, zeytin ve taze ekmekler vardı. Ablası gülümseyerek, “Günaydın! Nasıl da hemen uyudun dün gece, sen gittikten sonra biz birkaç dakika daha takıldık sonra biz de yorgunluktan uyuduk,” dedi.

Hep birlikte güzel bir kahvaltı yaptılar. Konuşulan konu ise dün gece yaşananlar, okunan dilekler ve önümüzdeki günlerde neler yapılabileceğiydi. “İsterseniz bugün bir yürüyüş yapalım. Hem festival alanına uğrarız, belki ortalıkta toplama işi kalmıştır, yardım ederiz,” dedi babası. Anne de “Evet, çocuklar biraz temiz hava alır, biz de mahallede kimlerle tanışmışız tekrar görüşürüz,” diyerek destekledi.

Bir süre sonra, apartmandan çıkıp sokağa adım attıklarında, yeni yılın ilk gününün tazeliğini hissettiler. Sokak nispeten sessizdi, insanlar muhtemelen hâlâ dün gecenin yorgunluğunu atıyordu. Ama yine de kaldırımda rastladıkları birkaç komşu ile selamlaştılar. Dünkü coşkulu kalabalıktan sonra bugün sokak biraz boş gibi görünse de, yılbaşı süsleri, bir önceki gecenin renkli izlerini saklamakta ustaydı. Apartmanın girişindeki ışıklar gün ışığında pek belli olmuyordu ama kurdeleler hâlâ canlı duruyordu.

Festival alanına vardıklarında, birkaç görevlinin ve gönüllünün toplanmış olduğunu gördüler. Kimi masa ve sandalyeleri topluyor, kimi yerdeki konfeti ve kağıt parçalarını süpürüyordu. Ali ailesiyle birlikte hemen yardıma koştu, çöpleri topladı. Ortalık kısa sürede derli toplu bir hale geldi. İşleri bitirdiklerinde, görevli abilerden biri, “Sağ olun çocuklar, yeni yılın ilk gününde de böyle duyarlı olmanız ne kadar güzel. Umarım bu ruhu tüm yıla yayabiliriz,” dedi.

Ali, “Aslında biz de tam olarak bunu istiyoruz. Şehrimiz dar ama böyle etkinliklerle, paylaşarak büyütebiliriz. Kendimize ve çevremize sahip çıkarak…” diyerek içindeki düşünceleri paylaştı. Ardından ailesiyle birlikte festival alanından ayrılıp mahallede kısa bir yürüyüş yaptı. Sokağın köşesinde bir seyyar satıcı, sıcak salep satıyordu. Sıcak saleplerini yudumlayarak evlerinin yolunu tutarken, Ali’nin aklı gelecekte yapılabilecek nice güzel şeyle doluydu.

11. Bölüm: Yılboyu Planları
Yeni yılın ilk haftaları hızla akıp giderken, apartman sakinlerinin heyecanı ve enerjisi henüz dinmemişti. Daha ilk günlerden, herkesin ortak kullanım alanına duyduğu sorumluluk artmış gibiydi. Koridorların temizliği, merdiven sahanlıklarındaki çiçekler… Hepsine eskisinden daha fazla özen gösteriliyordu. Bu, Ali’nin ve ailesinin gözünden kaçmıyordu.

Bazı komşular balkonlarına küçük saksılar eklemişti bile. Hava hala soğuk olduğundan kışa dayanıklı bitkileri seçmişlerdi. Birkaç ay sonra bahar geldiğinde ise bu saksılarda rengarenk çiçekler açacak, apartmanın dış cephesine daha sevimli bir görünüm kazandıracaktı. Ali, ablasıyla birlikte bu çiçeklere minik süsler hazırlamayı planlıyordu.

Bu esnada, mahallede de başka etkinlikler düzenlenmeye başlanmıştı. Muhtar, yine ayda bir defa komşuların bir araya gelip sohbet edebileceği buluşmalar organize ediyordu. Bazen bu buluşmalar küçük bir çay saati şeklinde ev ortamında gerçekleşiyor, bazense uygun bir açık alanda mini bir piknikle… Ali, bu etkinliklerin çoğuna ailesiyle birlikte katılmaya çabalıyordu. Her defasında yeni insanlarla tanışmak ve farklı projeler duymak ona heyecan veriyordu.

Örneğin, bir defasında, mahalledeki bir parkın daha temiz hale getirilmesi üzerine konuşuldu. O park, belki de yıllardır yeterince bakım yapılmadığı için biraz bakımsız kalmıştı. Salıncaklar eskimiş, oturma bankları kirlilikten yıpranmıştı. Hem muhtar hem de mahalle sakinleri, “Neden biz bakmayalım ki?” diye düşündü. Bir hafta sonu, gönüllü ekipler parkı temizledi, yer yer boyalarla elden geçirdi, çiçekler dikti. Ali de eline fırçayı alıp eskiyen bir bankı boyamaya yardım etti. O bank, rengarenk çizimlerle süslenince herkesin ilgisini çeker hale geldi.

“Şehirde yaşamı güzelleştirmek için dışarıdan bir mucize beklemeye gerek yok, insanlar kendileri bir araya gelince çok şey değişiyor,” diye düşündü Ali. Küçücük dokunuşların bile etrafındaki atmosferi ne kadar değiştirebildiğini görmek, ona mutluluk verdi.

12. Bölüm: İçten Gelen Bir Teşekkür
Aradan birkaç ay geçti ve kış yerini yavaştan bahara bırakırken, Ali’nin ailesi ufak bir toplantıya davet edildi. Muhtar ve mahalle heyeti, yeni yıldan beri mahalleye kattıkları değeri övmek ve teşekkür etmek için Ali’nin ailesini ve benzeri girişimlerde bulunan komşuları yan yana getirmek istiyordu. Toplantı, mahalledeki bir kültür merkezinin ufak salonunda düzenlendi. Çok resmi bir tören sayılmazdı ama bir araya gelip konuşacak, çay kahve içecek ve fikir alışverişinde bulunacaklardı.

Salonun duvarlarına festivalden kalan fotoğraflar asılmıştı. Ali ve ablası, kendi stantlarının başında gülümserken çekilen kareyi görünce çok mutlu oldu. Yanında başka komşuların standları, çocukların yüz boyama etkinlikleri, hep birlikte çekilmiş anılar… Tüm bunlar, “Birlikte başarabiliriz” mesajını veriyordu.

Toplantı sırasında, muhtar mikrofonu eline aldı. “Sevgili dostlar, hepimiz şehir koşuşturmasında bazen birbirimizi unutabiliyoruz ama şu birkaç ayda gösterdiğimiz çaba, dayanışma ve sonuçları bize çok güzel bir örnek oldu. Özellikle çocuklarımızın bu işe katılması, geleceğimiz adına büyük umut verici. Ali ve ablası Ayşe gibi, Cem ve Zeynep gibi çocuklarımız, küçük yaşlarda paylaşım ve yardımlaşmanın keyfini öğrendiler. Bu sayede şehrimiz daha yaşanabilir, daha sıcak bir ortama dönüşmeye başladı bile,” dedi.

Ardından, mahalledeki değişime katkı sağlayan herkese sembolik olarak birer teşekkür belgesi dağıtıldı. Ali, bu belgeyi aldığında çok gururlandı. Üstünde ismi yazılıydı ve “Mahalle Dayanışmasına Katkı Ödülü” ifadesi yer alıyordu. Bu belgenin maddi bir değeri yoktu ama manevi anlamı Ali için çok büyüktü. O andan itibaren “Ben, yaşadığım yeri değiştirebilirim,” inancı iyice pekişti. Bütün çocuklar gibi o da, dar binaların arasını renklendirebilecek güce sahipti.

Toplantı bittikten sonra, salonun yan tarafındaki ikram masasında herkesle sohbet eden Ali, arkadaşlarına ve komşulara yeni planlarından bahsetti. Yaz gelince minik bir şenlik daha yapılabilirdi. Okulun bahçesini resimlerle, tohum ekme etkinlikleriyle canlandırabilirlerdi. Hatta belki de “Sokağımızı Boyayalım” diye bir proje geliştirip, kaldırımlara güzel resimler çizebilirlerdi. Bu fikirler uçsuz bucaksızdı.

13. Bölüm: Hayallerin Ötesinde
Baharla birlikte, Ali’nin okuldaki resim öğretmeni de onların şehirle ilgili projelerine destek vermek istedi. Sınıfa büyük bir pano astı ve öğrencilerden “Geleceğin Şehri” temalı resimler yapmalarını istedi. Ali, bu görev için saatlerini ayırdı. Upuzun, bol ağaçlı caddeler, etrafında bisiklet yoluna sahip sokaklar, küçük süs havuzları ve her binanın önünde renkli çiçeklerin olduğu bir şehir çizdi. Resminde, binalar uzun olsa da her katın penceresinden sarkan saksılar göze çarpıyordu. Sokak lambaları geceleri renkli ışıklar yayıyor, her köşe başında dinlenme bankları bulunuyordu.

Sınıftaki diğer çocuklar da benzer şekilde, parklarda koşturan insanlar, sokak hayvanları için yuvalar ve yem kapları ekledi. Kimi resimlerde evlerin çatılarında sebze bahçeleri vardı. Resimler, çocukların hayal gücünün ne kadar zengin olduğunu gösteriyordu. Ali, bu panodaki resimlere bakıp her seferinde şaşırıyordu. Biri resmine ufak bir tren yolu çizmiş, “Trafik olmaz, herkes trene biner,” demişti. Bir diğeri, “Çatılarda kuş yuvaları için özel alanlar kuralım,” diye düşünüyordu.

Öğretmen, bu resimleri okul koridorunda sergiledi. Veliler, diğer öğrenciler ve öğretmenler, çocukların bu kadar canlı ve yeşil şehir hayalleri kurmasına hayran kaldılar. Çünkü gerçekten de bu betona boğulmuş kocaman şehirde, çocukların en çok istediği şey, doğayla iç içe bir hayat, oyun alanları, özgürce dolaşabildikleri, güvende ve mutlu olabildikleri bir ortamdı.

Ali bu sergide kendi resmini incelerken, bir yandan da festival günü yaptıkları maket şehri hatırlıyordu. O maket şehir de böyleydi: Yeşil alanları bol, rengarenk binaları olan, çocukların gülüp koşuşturduğu… O an aklından, “Bunları sadece resimlerde ya da maketlerde bırakmayacağız. El ele vererek gerçek yaşamda da uygulayacağız,” diye geçirdi.

14. Bölüm: Mutluluğun Şehri
Aylardan sonra, yaz iyice yaklaşmış, Ali ve arkadaşları okuldaki karnelerini almak üzerelerdi. Sene boyunca yapılan etkinlikler, park düzenlemeleri, festival ve küçük sokak süsleme projeleri mahallelerine canlılık katmıştı. Dar sokaklara birkaç büyük saksı yerleştirmişler, binaların girişlerini ve balkonlarını çiçeklendirmişlerdi. Yaz tatilinde de, bir “Mahalle Yaz Panayırı” düzenlemek niyetindeydiler. Belki yine mini konserler, el işi stantları ve çocuk oyun alanları kuracaklardı.

Ali, balkona astıkları küçük saksı çiçeklerine su verirken bir yandan yukarı gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı. Bu şehirde çok fazla binanın sıralandığını, hala dar alanlarda yaşadıklarını biliyordu. Ama artık bunu eskisi kadar dert etmiyordu. Çünkü paylaşma, dayanışma ve sevgiyle, o sıkışıklığın içinde bile birbirine nefes olacak, ruhu genişletecek alanlar yaratılabiliyordu. Bu süreçte en büyük payın da çocuklarda olduğunu düşünüyor, onların enerji ve hayal gücü sayesinde çoğu yetişkinin de motive olduğunu fark ediyordu.

Yaz akşamlarında, balkonlardan yayılan seslerle komşuların birbirine selam verdiği, pencerelerden sarkan çiçeklerle sokakların renklendiği, arada sırada düzenlenen sokak oyunlarıyla çocukların neşeyle koşuşturduğu, kahkaha dolu bir mahalle hayal edin… İşte Ali ve ailesi, bu hayali gerçeğe dönüştürme yolunda bir adım atmıştı. Şehir, eskisi gibi cansız ve tek renk değil; yavaş yavaş renklere, insan seslerine ve doğaya kucak açan bir yere dönüşüyordu.

Aileler birbirlerinin kapısını çalıyor, tarifler paylaşıyor, çocuklar birlikte resim yapıyor, oyun kuruyordu. Her apartmanın girişinde ya da önünde ufak bir uğraş, bir dokunuş vardı. Bu dokunuşlar, koca şehrin dar alanlarında huzurlu adacıklar oluşmasını sağlıyordu. Ve herkes, bu hikayenin güzel bir parçası olmaktan memnundu. Çünkü küçük katkılar bir araya geldiğinde büyük bir dönüşüm yaratabiliyordu.

Yeni yılın üzerinden aylar geçmiş olsa bile yılbaşı ruhu sanki hâlâ mahalledeydi. Herkes, o ilk festival gecesinde birbirine söz verdiği gibi daha fazla paylaşıyor, daha çok gülümsüyor, şehri elimizden geldiğince güzelleştirmeye devam ediyordu. Ali, yatağına uzandığında bütün bunları düşündü ve içi sevgiyle doldu. Bu güzel duygularla gözlerini kaparken, kendi kendine “Bir dahaki yılbaşı kutlaması çok daha güzel olacak,” diye fısıldadı.

Ve böylece, bir çocuğun hayalleriyle kıvılcımlanan küçük değişimler, koskoca bir şehrin dar sokaklarına büyük bir umut getirdi. Çünkü en zor koşullar bile sevgi, dayanışma ve hayal gücüyle yeşerir. Şehirdeki yaşamı güzelleştirmek, herkesin kalbinde var olan o küçük ışıltıyı paylaşmakla mümkündür. Ali ve ailesi de tam olarak bunu yaptı; yeni yılda başlattıkları küçük adımlar, koca şehirde yankılandı. Gelecek nesiller, belki de bir gün şehirleri daha da yeşil, daha da canlı görecek. Ve elbette bütün bunlar, dar bir apartman dairesinde, dar bir sokağın ortasında bile olsa, büyük bir sevginin ve hayallerin yansıması olarak hatırlanacak.

Yaş Grubu Etiketi:
10 Yaş Hikayesi