Bir zamanlar, güneşin her zaman parladığı, çiçeklerin rengarenk açtığı, kuşların şakıdığı, neşeli bir diyarda Elif Azra adında çok meraklı ve zeki bir kız yaşarmış. Elif Azra, okumayı, öğrenmeyi çok sever, her fırsatta yeni şeyler öğrenmeye çalışırmış. Okuluna bayılırdı; çünkü okulda yeni arkadaşlar edinir, oyunlar oynar ve en önemlisi, çok şey öğrenirdi. Bir gün, okulda öğretmenleri 'Buzdan Şato' adlı bir masal anlatmış. Masalda anlatılan şatonun gizemli bir gücü varmış ve yalnızca iyi kalpli, çalışkan ve yardımsever çocuklar bu şatoyu görebilir, içine girebilirlermiş. Elif Azra, bu masalı çok beğenmiş ve bu şatoyu görmeyi çok istemiş. Eve döndüğünde, annesine ve babasına masalı anlatmış. Annesi ve babası, Elif Azra'nın bu kadar hevesli olmasına çok sevinmişler. 'Elif Azra' demiş babası, 'Bu masaldaki gibi bir şato görmek istiyorsan, çok çalışman, derslerinde başarılı olman ve her zaman iyi bir insan olman gerekiyor.' Elif Azra, babasının sözlerini çok ciddiye almış. Ertesi gün okulda daha da dikkatli dinlemiş, ödevlerini zamanında yapmış ve arkadaşlarına yardım etmiş. Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış. Elif Azra, okulda çok çalışmış, ödevlerini düzenli yapmış, öğretmenlerini dinlemiş, arkadaşlarına yardım etmiş ve her zaman dürüst davranmış. Okulda öğrendiği bilgilerle, çevresindeki dünyayı daha iyi anlamış, olaylar arasında bağlantı kurmayı öğrenmiş. Tarih derslerinde eski uygarlıkları öğrenmiş, coğrafya derslerinde farklı ülkeleri ve coğrafyalarını keşfetmiş, matematik dersleriyle problem çözme becerisini geliştirmiş, fen bilimleri sayesinde doğanın sırlarını çözmeye çalışmış. Bu sayede hem akademik olarak başarılı olmuş hem de hayatı hakkında daha geniş bir bakış açısı kazanmış. Bir akşam, Elif Azra bahçede oynarken, uzaktan parlayan, çok güzel bir ışık görmüş. Işığın kaynağına doğru yaklaştığında, masalda anlattıkları gibi, muhteşem bir Buzdan Şato görmüş! Şatonun duvarları pırıl pırıl parlayan buzdan yapılmış, çatısı ise incecik buz kristallerinden oluşuyormuş. Şatonun kapısı hafifçe aralıkmış. Elif Azra, cesaretini toplayıp kapıdan içeri girmiş. Şatonun içinde, masal kitaplarında okuduğu prens ve prensesler yaşarmış. Prens ve prenses, Elif Azra'yı çok sıcak karşılamışlar. Onlara okulda öğrendiği her şeyi anlatmış; matematik problemlerini nasıl çözdüğünü, tarihteki önemli olayları nasıl hatırladığını, fen bilimlerindeki deneyleri nasıl yaptığını anlatmış. Prens ve prenses Elif Azra'nın zekası ve çalışkanlığına hayran kalmışlar. Prens ve prenses, Elif Azra'ya şatolarının gizli bir odasını göstermişler. Bu odada, dünyanın en güzel kitapları ve oyunları varmış. Elif Azra, günlerce bu odada kitap okumuş, oyunlar oynamış ve prens ve prensesle çok eğlenmiş. Buzdan Şato'da geçirdiği zaman Elif Azra'nın hayatının en güzel anlarından biri olmuş. Bir süre sonra Elif Azra, ailesini özlemeye başlamış. Prens ve prenses, Elif Azra'yı memnuniyetle uğurlamışlar ve ona, her zaman çalışkan, iyi kalpli ve yardımsever olması gerektiğini, böylece her zaman güzel şeylere ulaşabileceğini söylemişler. Elif Azra, Buzdan Şato'dan ayrılırken kalbinin mutlulukla dolduğunu hissetmiş. Eve döndüğünde, ailesine Buzdan Şato'daki macerasını anlatmış. Ailesi, Elif Azra'nın hikayesini büyük bir hayranlıkla dinlemiş. Elif Azra, Buzdan Şato'yu görmeyi başardığı için çok mutluymuş. Çünkü biliyormuş ki, bu başarısının sırrı, çalışkanlığı, iyiliği ve okulda öğrendiklerini hayatında uygulamasıymış. Elif Azra, o günden sonra da derslerine daha çok çalışmış, okulunu daha çok sevmiş ve her zaman iyi bir insan olmaya özen göstermiş. Çünkü biliyordu ki, çalışmak, öğrenmek ve iyi olmak, hayattaki en güzel ödülleri getirecektir. Okul, onun için yeni maceraların, yeni arkadaşlıkların ve yeni keşiflerin kapısını açan sihirli bir yerdi. Ve böylece, çalışkan, zeki ve iyi kalpli Elif Azra, Buzdan Şato'nun büyülü dünyasını keşfetmiş ve hayatının en güzel dersini almış: Çalışmanın, öğrenmenin ve iyi olmanın, hayallerin gerçekleşmesinde ne kadar önemli olduğunu öğrenmiş. Buzdan Şato, artık her zaman onun kalbinde yaşayacak bir anı olarak kalmıştı.