Bir zamanlar küçük, sakin bir köyün hemen dışındaki yamacın tepesinde, yıllardır kimsenin uğramadığı eski bir köşk vardı. Köşkün camları kırık, bahçesi dikenli otlarla kaplıydı. Geceleri rüzgar estiğinde, köşkten gelen ürpertici iniltiler köylüleri korkuturdu. İnsanlar burayı “Perili Köşk” diye adlandırmıştı.
Köyde yaşayan sekiz yaşındaki Ömer, bu köşk hakkında anlatılan hikayelerden hem çok korkuyor hem de inanılmaz bir merak duyuyordu. Köydeki çocuklar, köşkün hayaletlerle dolu olduğunu, içeri girenlerin bir daha asla çıkamadığını söylerdi. Ama Ömer her gece yatağında bu hikayeleri düşünürken, bir yandan da köşkün sırrını çözmeyi hayal ederdi.
Bir sonbahar sabahı, Ömer’in en yakın arkadaşı Can, köy meydanında heyecanla bir şey anlatıyordu.
“Bir cesaret yarışması yapalım!” dedi Can, gözleri parlayarak. “Kim Perili Köşk’e gidip oradan bir şey getirirse, o köyün en cesuru olacak!”
Çocukların çoğu bu fikre gülüp geçti. Ama Ömer, köşkün sırlarını çözme fırsatını görünce dayanamadı. “Ben giderim!” dedi, sesi titrek ama kararlıydı. Can da cesaretle “Ben de seninle gelirim!” diye ekledi.
Ailelerinden gizlice plan yaparak, ertesi akşam üzeri buluştular. Hava kararmadan köşke varmayı planlıyorlardı. Yanlarına bir fener, ip, ve biraz yiyecek aldılar. Köşke yaklaştıkça, kalpleri hızla çarpıyordu.
Köşkün devasa, paslanmış demir kapısı gıcırdayarak açıldığında, Ömer ve Can’ın sırtından soğuk bir rüzgar esti. Bahçede devrilmiş heykeller, kırılmış taş yollar ve sarmaşıklarla kaplı eski bir havuz vardı. Her şey korkutucu bir sessizliğe gömülmüştü.
Köşkün kapısını araladıklarında, içeriden hafif bir mum kokusu geliyordu. İçeride kırık dökük eşyalar, devasa bir avize ve duvarlara asılmış solgun portreler vardı. Fenerlerinin ışığında, portrelerdeki insanların gözleri üzerindeymiş gibi hissediyorlardı.
Bir anda merdivenlerden yukarı çıkan hafif bir tıkırtı duyuldu. Can, “Bu bir rüzgar olabilir, değil mi?” diye fısıldadı. Ama Ömer, “Sadece öğrenirsek anlarız,” diyerek merdivenlere doğru yürümeye başladı.
Üst kata çıktıklarında, karanlık bir koridor ve karşılarında büyük, oymalı bir kapı buldular. Kapıyı açtıklarında içeride tozlu bir piyano, masanın üstünde eski bir günlük ve yerde parlayan küçük bir kristal buldular. Günlüğün kapağını açtıklarında, şu cümle dikkatlerini çekti:
“Korkunun üzerine gitmeden, gerçeği asla göremezsin.”
Bu sırada kristal, kendi kendine parlak bir ışık yaymaya başladı. Ardından yavaşça bir ışık huzmesi haline dönüşerek onlara bir yolu işaret etti. Ömer ve Can, korkularını yenerek ışığı takip ettiler.
Işık, onları köşkün derinliklerindeki gizli bir odaya götürdü. Oda, dev bir ağaç kökünün içindeydi ve duvarlarda parlayan taşlar vardı. Ortada, eski bir sandık duruyordu. Sandığı açtıklarında, içinde parlayan bir asa buldular. Asa, birden konuşmaya başladı!
“Benim adım Althar. Bu köşk, cesur ruhları arıyordu. Siz korkularınızı yenerek buraya ulaşmayı başardınız.”
Ömer ve Can, şaşkınlıkla dinlerken, Althar devam etti: “Bu köşk aslında kötü ruhlar tarafından değil, terk edilen umutlar tarafından karanlığa gömüldü. Ancak siz, cesaretinizle buraya ışık getirdiniz. Bu asa, köyünüze barış ve huzur getirecek.”
Asa birden parlak bir ışık saçtı ve köşk, yavaş yavaş eski güzelliğine kavuşmaya başladı. Bahçedeki otlar kayboldu, duvarlar parladı, camlar yeniden yerine geldi. Ömer ve Can, köşkten çıktıklarında köydeki insanlar onları bekliyordu. Herkes köşkün ışığını görünce şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti.
Ömer, köy meydanında tüm çocuklara seslendi:
“Korkularımızı yenmek, onların bizi kontrol etmesine izin vermemek demek. Eğer korkularımızla yüzleşirsek, ne kadar güçlü olduğumuzu görebiliriz!”
O günden sonra Perili Köşk, köyün en güzel evi oldu. İnsanlar burada kutlamalar yapıyor, hikayeler anlatıyordu. Ömer ve Can ise köyün kahramanları olmuştu. Ama en önemlisi, Ömer bir daha asla korkularının onu durdurmasına izin vermedi.
Ders: Korkularımızı yenmek, hayatta ilerlememizi sağlar. Cesaret, korkuyu hissetmemek değil, korkuya rağmen harekete geçmektir.
Ve böylece, Perili Köşk’ün hikayesi mutlu bir sonla bitti.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.