Kayıp Yıldızın Peşinde
Arda, yıldızları her şeyden çok seven bir çocuktu. Ailesi onun bu merakına alışkındı. Bahçelerindeki eski teleskop, Arda’nın en yakın arkadaşıydı. Geceleri herkes uyurken, Arda gökyüzünü izler, yıldız kümelerinin hareketlerini takip ederdi. Gökyüzü, onun için bir sırlar kitabı gibiydi. Ancak bir gece, bu sırların bir kısmının eksik olduğunu fark etti.
Parlak bir yıldız, her zaman gökyüzünde aynı yerde duran o büyük, mavi yıldız, kaybolmuştu. Arda teleskobun odak ayarlarını kontrol etti, gözlerini ovuşturdu ve tekrar baktı. Fakat yıldız hâlâ yoktu.
“Bu mümkün değil,” dedi kendi kendine. Yıldızlar kayabilir, ama bu yıldız büyük bir kümenin parçasıydı. Onun eksikliği, gökyüzünde koca bir delik gibi görünüyordu.
Ertesi sabah Arda, yıldızın neden kaybolduğunu kimseye anlatmadı. Annesiyle kahvaltı ederken bile kafası bu gizemle meşguldü. Annesi onun sessizliğini fark etti.
“Bir şey mi oldu, Arda?” diye sordu.
“Hayır,” dedi Arda, ama aklından geçenleri söyleyemedi. Yıldızlar kaybolmazdı; bu bir işaret olmalıydı.
O gün okuldan döndükten sonra, Arda bahçedeki teleskobunun yanına oturdu ve yıldızın kaybolduğu noktaya uzun uzun baktı. Gökyüzünde, o eksik yıldızın olduğu yere bir işaret bırakılmış gibiydi. Hafifçe titreşen bir mavi ışık vardı.
“Bu bir çağrı olmalı,” diye düşündü Arda. Bu düşünce, onu heyecanlandırmıştı. Eğer bu bir işaretse, onu takip etmek zorundaydı.
Gece çöktüğünde Arda, gökyüzündeki mavi ışığı daha net görebildi. Ancak ışık, yalnızca teleskopla görünüyordu. Bu, onu daha da meraklandırdı. Yıldızın bıraktığı bu iz, Arda’yı ormana yönlendirdi.
Ormanda yürürken, Arda’nın ayağı parlak bir taşa çarptı. Bu taş, gökyüzündeki ışıkla aynı tonda mavi bir ışık yayıyordu. Arda taşı eline aldı ve taş birden bire ısınmaya başladı. Taştan bir ses yükseldi:
“Arda… Gökyüzünün sırrını çözmek istiyorsan, cesaretini topla. Seni bekleyen bir yolculuk var.”
Arda heyecanla taşı inceledi. Bu taş, sıradan bir taş değildi. Gökyüzünden gelen bir hediye gibiydi. Taşı cebine koydu ve eve döndü.
Gece yarısı taş bir kez daha ışıldadı. Arda, taşı eline alıp gökyüzüne baktığında, taşın ışığıyla gökyüzündeki mavi noktadan bir hat çizildiğini fark etti. Bu hat, gökyüzünde bir kapıyı işaret ediyordu.
Taştan gelen ses yine konuştu:
“Arda, gözlerini kapat ve ışığı izle.”
Arda, korksa da bu sesi dinledi. Gözlerini kapatır kapatmaz, kendini yıldızlarla dolu bir geçidin içinde buldu. Ayaklarının altındaki zemin, parlayan tozlarla kaplıydı. Bu geçit, gökyüzünün derinliklerine uzanıyordu.
Arda, yıldızların oluşturduğu bu yol boyunca yürüdü. Her adımda gökyüzünün sırrına biraz daha yaklaşıyor gibiydi. Sonunda geçit onu tamamen farklı bir yere götürdü.
Arda gözlerini açtığında, kendini büyüleyici bir diyarda buldu. Burası Astralya Diyarıydı. Gökyüzüne hükmeden bir yerdi ve tüm yıldızların ışıkları buradan yönetiliyordu. Ancak işler yolunda gitmiyor gibiydi.
Diyardaki muhafızlar, büyük bir telaş içindeydi. Gök taşlarından yapılmış büyük bir teleskobun etrafında toplanmışlardı. Muhafızların lideri olan beyaz sakallı yaşlı bir adam, endişeyle konuşuyordu.
“Yıldızlar sönüyor,” dedi lider. “Kayıp yıldız karanlık bir girdap tarafından çekildi. Eğer geri getirilmezse, yıldızların ışığı sonsuza dek solacak.”
Arda, liderin yanına yaklaştı. “Ben kayıp yıldızın peşindeyim. Onu bulmak için buradayım,” dedi.
Lider şaşkınlıkla Arda’ya baktı. “Bir insan çocuğu mu? Bu çok tehlikeli bir görev. Ama cesaretin takdire şayan. Seni deneyeceğiz.”
Muhafızlar, kayıp yıldızı geri getirmek için bir ışık kristaline ihtiyaç olduğunu söyledi. Bu kristal, Astralya Diyarı’nın en uzak köşesinde, büyük bir nebulanın içinde saklıydı. Ancak nebulaya gitmek, cesaret ve kararlılık gerektiriyordu.
Arda, kristali bulmak için yola çıktı. Yol boyunca, yıldızların ışığını taşıyan küçük perilerle karşılaştı. Periler üzgündü, çünkü yıldızların ışığı azalmış ve onların enerjisini de etkilemişti.
“Merak etmeyin,” dedi Arda. “Işık kristalini bulacağım ve her şey düzelecek.”
Periler, Arda’ya nebulaya giden gizli bir yol gösterdi. Ancak bu yol karanlık gölgelerle doluydu. Gölgeler, Arda’yı korkutmaya çalışıyordu, ama o yoluna devam etti.
Arda sonunda nebulanın derinliklerine ulaştı. Burada ışık kristali, devasa bir yıldız tozunun içinde saklanıyordu. Ancak kristali almak için bir sınavdan geçmesi gerekiyordu.
Sınav, cesaretini, iyiliğini ve zekasını test eden üç bölümden oluşuyordu. İlk sınavda, korkularıyla yüzleşmesi gerekti. Kristale ulaşmaya çalışırken, yolunu kapatan büyük bir karanlık gölgeyle karşılaştı. Arda, taşın içindeki ışığı kullanarak gölgeyi dağıttı.
İkinci sınavda, iyilik yapması istendi. Yolculuğu sırasında tanıştığı bir ışık perisi, zorlu bir durumda kalmıştı. Arda, zamanını harcama pahasına da olsa periye yardım etti.
Son sınav ise zekâ gerektiriyordu. Kristalin bulunduğu alan, karmaşık bir yıldız haritasıyla çevriliydi. Arda, gökyüzü bilgilerini kullanarak bu haritayı çözmeyi başardı ve ışık kristalini ele geçirdi.
Arda, ışık kristalini alarak karanlık girdabın bulunduğu yere döndü. Muhafızların yardımıyla girdaba yaklaştı. Girdap, yıldızın ışığını tamamen emmek üzereydi.
Arda, cesaretle kristali ileri tuttu. Kristalin parlak ışığı, girdabı dağıtmaya başladı. Kayıp yıldız bir anda yeniden parladı ve gökyüzüne doğru yükseldi. Astralya Diyarı, yeniden ışıkla doldu.
Muhafızlar ve ışık perileri, Arda’ya teşekkür etti. Arda, sadece bir çocuk olmasına rağmen, kararlılığıyla evrenin dengesini kurtarmıştı.
Arda, taşı kullanarak eve döndü. O gece teleskobuyla gökyüzüne baktığında, kaybolan yıldızın yerinde olduğunu gördü. Bu macera ona, cesaret ve iyiliğin karanlığı bile yenebileceğini öğretmişti.
O artık sadece yıldızlara hayranlıkla bakan bir çocuk değil, gökyüzünün sırlarını çözebilecek kadar cesur bir kaşifti.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.