Bir zamanlar, Anadolu’nun küçük, yemyeşil bir köyünde yaşayan Ela ve Defne adında iki kız kardeş vardı. Ela dokuz yaşındaydı, Defne ise yedi. Ela sakin, kitap okumayı seven, sessiz bir çocuktu. Defne ise hareketli, neşeli ve sürekli oyun oynamak isteyen biriydi. Kardeşlerin birbirlerine olan sevgisi büyüktü ama son zamanlarda aralarında küçük anlaşmazlıklar olmaya başlamıştı. Ela büyüdüğünü düşünüyor, Defne’nin oyunlarını çocukça buluyordu. Defne ise ablasının sürekli kitaplara gömülmesinden şikayet ediyordu.
Bir gün anneleri, “Kızlar, bu yaz babanızın köydeki meyve bahçesinde daha çok çalışmamız gerekiyor. Bu yüzden her sabah bahçede bana yardım edeceksiniz,” dedi. Ela ve Defne ilk başta bu karara pek sıcak bakmasalar da annelerine yardımcı olma fikri hoşlarına gitti. Hem sabah erken kalkmak eğlenceli olabilirdi.
Ertesi sabah güneş doğmadan kalktılar. Ela ve Defne ellerinde sepetlerle meyve bahçesine doğru yürürken kuşların cıvıltısı ve sabahın serinliği onları neşelendirmişti. Ancak meyve toplama işi başladığında Defne çabuk sıkıldı. Oynamak istiyor, sürekli konuşarak Ela’nın dikkatini dağıtıyordu. Ela, “Defne, biraz sessiz olur musun? İşimizi bitirirsek eve daha çabuk dönebiliriz,” dedi.
Defne somurttu. “Sen de her zaman ciddisin! Biraz eğlensek ne olur?” diye karşılık verdi. Günün geri kalanı sessiz geçti. İkisi de birbirlerine pek konuşmadılar. Bu durum annelerinin gözünden kaçmadı ama hemen müdahale etmedi. Onların bir şeyler öğrenmelerini istiyordu.
Birkaç gün böyle geçti. Ela ve Defne arasında ufak tefek tartışmalar yaşanıyor, bazen birbiriyle konuşmadan akşamı ediyorlardı. Derken bir akşamüstü, hava birden kararmaya başladı. Gökyüzü gri bulutlarla kaplandı ve rüzgar sertleşti. Anneleri, “Çocuklar, bir fırtına geliyor! Hemen bahçedeki sepetleri alıp eve dönmeliyiz,” dedi.
Hep birlikte bahçeye koştular. Ancak tam o sırada Defne ayağını bir taşın üstüne bastı ve yere düştü. Dizini incitmişti ve yürüyemiyordu. Ela, “Anne, Defne’yi taşımalıyız. Hava daha da kötüleşmeden eve dönmeliyiz,” dedi.
Annesi, “Ben sepetleri alırım, sen kardeşini taşıyabilir misin?” diye sordu. Ela tereddüt etmeden, “Tabii ki!” dedi. Defne, “Ama ben ağırım,” diye mırıldandı. Ela, “Kardeşim olduğun için sana yardım etmek benim görevim,” diye karşılık verdi.
Ela, Defne’yi sırtına aldı ve yavaş yavaş eve doğru ilerledi. Rüzgar o kadar şiddetliydi ki yürümek çok zordu, ama Ela yılmadı. Annesi arkalarından gelirken sürekli Ela’ya cesaret veriyordu. Nihayet eve ulaştıklarında herkes yorgun ama güvendeydi.
O gece Defne ablasına sarıldı ve “Ela, bugün beni taşıdığın için çok teşekkür ederim. Gerçekten özür dilerim, son zamanlarda seni çok sinirlendirmiş olabilirim,” dedi. Ela ise gülümsedi. “Beni sinirlendirdiğin doğru ama sen benim kardeşimsin. Seni her zaman korurum. Çünkü kardeş olmak bunu gerektirir.”
Annesi bu konuşmayı duyunca yanlarına oturdu ve şöyle dedi: “Kardeş olmak demek, her zaman aynı fikirde olmak demek değildir. Ama kardeşlik, birbirinizi en zor zamanlarda bile desteklemek demektir. Hayatta size en büyük desteği kardeşleriniz verir.”
O günden sonra Ela ve Defne birbirlerine karşı daha anlayışlı oldular. Ela, Defne’nin oyun oynamak istediği zamanlarda onunla oynamaya çalıştı, Defne ise ablasının kitap okumak istediği zamanlara saygı gösterdi. Bahçedeki işleri bile birlikte yaparken daha çok eğlenmeye başladılar.
Yaz boyunca Ela ve Defne sadece meyve toplamayı değil, birbirlerine daha sıkı bağlanmayı da öğrendiler. Yaz sonunda anneleri, “Sizinle gurur duyuyorum. Bahçede çok çalıştınız ama asıl önemlisi, kardeşlik bağınızı güçlendirdiniz,” dedi.
O günden sonra Ela ve Defne’nin arasında hiç büyük bir kavga olmadı. Küçük anlaşmazlıklar yaşasalar da kardeş olduklarını hatırlayıp hemen barıştılar. Hayatın zorluklarına karşı hep birbirlerine destek oldular ve yıllar boyunca unutamayacakları bir yaz anısı biriktirdiler.
Kardeş olmak, aynı kalpte iki ayrı yürek taşımaktı. Onlar bunu anlamışlardı.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.