Bir zamanlar, hiç kimsenin kolay kolay göremeyeceği, bulutların arasına saklanmış, masmavi bir gökyüzü denizi vardı. Bu deniz, gerçek denizler gibi dalgalara değil, rüzgârlara sahipti. İçinde yıldız tozlarından oluşan balıklar yüzer, onların her hareketi gökyüzüne parlayan yollar çizerdi. İşte burada, diğerlerinden çok farklı bir balık yaşardı. Adı Işık’tı ve diğer balıklardan ayrılan bir özelliği vardı: Yüzgeçleri yerine kanatları vardı.
Işık, gökyüzü denizinde hızla hareket eder, bulutların arasından geçerken diğer balıkların ona hayran bakışlarını görürdü. Ancak içten içe bir şeylerin eksik olduğunu hissederdi. Onun farklılığı, bazı balıklar arasında alay konusu olmuştu. “Kanatlı balık mı olurmuş? Su yerine gökyüzünde olmak tuhaf değil mi?” derlerdi. Işık, çoğu zaman yalnız yüzer, kendi düşüncelerine dalardı.
Bir gün, gökyüzü denizinin rüzgârı birden bire sertleşti. O kadar güçlü bir fırtına çıktı ki Işık, kendini bulutların dışına savrulmuş buldu. Bu, onun için tamamen yeni bir dünya demekti. Artık yeryüzüne çok yakın bir yerdeydi ve kendini yeşilliklerle dolu bir ormanın üzerinde buldu.
Ormanın derinliklerinde, minik ama cesur bir kurbağa olan Çise yaşıyordu. Çise’nin en büyük hayali bir gün ormanın dışına çıkıp dünyanın diğer ucundaki gökkuşağını görmekti. Gökkuşağını görebilmek için sürekli yüksek yerlere tırmanıyor, etrafı izliyor, ama bir türlü ulaşamıyordu. Bir sabah, üzerindeki dev ağacın dalına tırmanmışken gökyüzünden hızla gelen parlak bir şey gördü. Bu şey önce bir kuş zannetmişti, ama dikkatlice bakınca bunun bir balık olduğunu fark etti.
“Bu da ne böyle? Balıklar gökyüzünde mi yaşar?” diye mırıldandı Çise.
Işık ise, sert rüzgârın etkisiyle yavaşça yere doğru süzülmüştü. Çise hızla aşağıya inip balığın yanına gitti.
“Hey! İyi misin?” diye sordu.
Işık, biraz başı dönmüş halde gözlerini açtı ve şaşkınlıkla etrafına baktı. “Neredeyim ben? Burası gökyüzü denizi değil… Burası… yer mi?” diye sordu.
“Yer mi? Elbette burası yer!” dedi Çise gülümseyerek. “Benim adım Çise. Peki sen kimsin ve burada ne işin var?”
Işık kendini tanıttı ve buraya nasıl savrulduğunu anlattı. Çise onu dikkatle dinledi, ama bir yandan Işık’ın parlak kanatlarından gözlerini alamıyordu. “Kanatların çok güzel,” dedi sonunda.
Işık, utanarak kanatlarını geriye doğru çekti. “Teşekkür ederim ama… diğer balıklar benimle alay ederdi. Bu yüzden onları hiç sevemedim.”
Çise, hemen Işık’ın elinden tutar gibi yüzgeçlerinden tuttu. “Bence bu, seni özel yapan şey. Ayrıca kanatların varsa neden benim hayalimi gerçekleştirmek için gökkuşağına birlikte uçmuyoruz?” dedi heyecanla.
Işık, bu teklife önce şaşırdı. “Sen uçabilir misin?” diye sordu.
“Hayır, ama sen uçabilirsin. Ben de sırtına binebilirim! Beni yük olarak görme, küçücüğüm işte,” dedi Çise, sıçrayarak komik bir hareket yaptı.
İkili, çok kısa sürede bir plan yaptı. Işık, kanatlarını çırparak gökyüzüne yükseldi ve Çise de sırtında bir yolcu oldu. Gökkuşağına doğru yaptıkları bu yolculuk, ikisi için de macera doluydu. Kuşların sürprizli hareketlerinden kaçtılar, bulutların arasında saklanan minik fırtınalardan sıyrıldılar. Ve sonunda, rengârenk gökkuşağının olduğu yere vardılar.
Buradan dünyanın tüm güzelliklerini görebiliyorlardı: Şelaleler, ormanlar, denizler… ama en önemlisi, bu yolculukta birbirlerini tanımışlardı. Işık, kanatlarının bir utanç değil, aslında bir hediye olduğunu fark etti. Çise ise hayallerin gerçek olabilmesi için arkadaşlığın ve iş birliğinin ne kadar önemli olduğunu öğrendi.
Işık, gökyüzü denizine geri döndüğünde artık diğer balıkların ne düşündüğünü önemsemiyordu. Kanatlarını gururla açarak yüzdü ve Çise’ye verdiği sözü tuttu: Ara sıra yeryüzüne inip onu ziyarete gelecekti.
O günden sonra, ne zaman bir gökkuşağı görseniz, bilin ki bu, Işık ve Çise’nin dostluğunun bir hatırasıdır. Belki de Işık hâlâ gökyüzünde süzülüyor ve Çise, o renklerin arasında onu izliyordur.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.