Hakan henüz altı yaşına yeni girmişti. O sene anaokuluna gidecekti. Babası memur; annesi ise ev hanımıydı. Gününün büyük bir kısmını annesi ile geçiriyor ve babası eve geldiğinde de babasıyla oyunlar oynuyordu. Mutlu bir çocuktu. Annesi ona tüm temizlik ve hijyen kurallarını öğretiyor ve bunların son derece önemli olduğunu söylüyordu. Ayrıca çok fazla şekerli besin tüketmemesini, günde en az iki kez dişlerini fırçalaması gerektiğini, yoksa dişlerinin çürüyüp dökülebileceğini de öğretmişti. Bu yüzden Hakan annesinin ona öğrettiklerini güzelce uyguluyordu. Yine günlerden birgün akşam yatmadan dişlerini fırçalamıştı. Sabah uyandığında ise bir dişinin sallandığını fark etti. Hakan o sabah ağlayarak annesinin yanına gitti. Annesi bir anda telaşlanarak:
-Hakan, ne oldu oğlum, neden ağlıyorsun?
-Sabah uyandığımda dişimin sallandığını fark ettim. Bir an yerinden çıkacak zannettim.
-Ama onlar senin süt dişlerin oğlum. Süt dişlerin zamanla birer birer dökülüp yerine yenileri çıkacak.
-Ama ben istemiyorum.
Annesi Hakan’ın üzüldüğünü fark etmiş ve ona bunun doğal bir süreç olduğunu anlatmak istemişti. O yüzden ona mutlu olacağı bir şeyler söylemeyi tercih ederek:
-İstemiyor musun? Bir dakika, yoksa senin diş perisinden haberin yok mu?
-Diş perisi mi? O da kim?
-Hımm, gel bakalım, sana diş perisinin kim olduğunu anlatayım. Diş perisi senin dökülen dişini alır ve saklar. Bunun karşılığında da sana bir hediye verir.
-Hediye mi? Neden peki, diş perisinin kendi dişleri yok muymuş?
Annesi bir an gülümseyerek:
-Olmaz olur mu, tabi ki de var. Ama diş perileri çocukları çok sever ve çocuklar onlara dişlerini verdiği için karşılığında mutlaka onlara bir hediye verir.
-Ya dişim ağzımdayken almaya kalkarsa?
Annesi bu kez gülmüştü ve oğlunun saçlarını okşayarak sözlerine devam etti.
-Merak etme, o senin canının yanmasını asla istemez. Üstelik sen çıkan dişini gece yatmadan yastığının altına koyarsan gelip alır ve yerine hediyeni bırakır.
Hakan duydukları karşısında epeyce rahatlamış ve içinden diş perisinin acaba kendisine ne hediye vereceğini düşünmüştü.
-Hadi bakalım, şimdi ellerini ve yüzünü yıka, sonra da babanı uyandırıp kahvaltıya gel.
Hakan annesine sarılıp onu öptükten sonra koşarak lavaboya gitti. Ellerini ve yüzünü yıkayıp kuruladıktan sonra da sevinçle babasını uyandırmaya koştu.
-Günaydın babacığım.
-Günaydın oğlum. Benden önce uyanmışsın.
-Evet, bu sabah dişimin sallandığını fark ettim çünkü. Başta biraz üzülüp korktum ama annem dişimi gece uyumadan yastığımın altına koyarsam diş perisinin alıp yerine hediye koyacağını söyledi.
-Hımm, o zaman ben de dişimi çıkarıp yastığımın altına koyayım.
-Babaaa, sen kocaman adamsın. Diş perisi çocukların dişlerini alıyormuş.
-Tüh, hadi yaa, o zaman dişlerime iyi bakayım da dökülmesin bari. Hatta şimdi kahvaltı yerine seni ısırıp yiyeyim.
Babası Hakan’ı bir taraftan gıdıklamaya bir taraftan da ısırır gibi yapmaya başlamıştı. Hakan da gıdıklandıkça gülüyordu.
-Anneee, babam beni yiyor.
Baba oğul yatakta şakalaşıp gülerlerken Hakan’ın annesi odanın kapısında beliriverdi.
-Siz hala kalkmadınız mı? Hadi hemen kahvaltıya. Ayrıca Hakan’ın hepsini yeme, birazını da kahvaltıda ben yiyeceğim.
-Tamam, birazını da sana bıraktım.
-Neden herkes beni yiyor?
-Çünkü sen çok tatlısın.
Beraberce yatakta oynayıp gülüştüler. Hakan, anne ve babasını; onlar da Hakan’ı çok seviyordu. Son derece mutlu bir aileydiler. Sonra hep birlikte mutfağa geçtiler.
Hakan, ailesiyle lezzetli ve güzel bir kahvaltı yaptı. Pazar günleri hep bir arada zaman geçirmeyi üçü de çok seviyordu. O gün birlikte evde oyunlar oynamışlar, annesiyle babası kitap okumuşlar, Hakan da resim ve boyamalar yapmış ve annesinin yaptığı kurabiye hamuruna hep birlikte istedikleri gibi şekil verip nefis kurabiyeler pişirmişlerdi. Hakan’la birlikte anne babası da adeta çocukluklarına dönüyor ve çok eğleniyorlardı. Kurabiyenin yanında içmek için limonata da hazırlamışlardı. Limonları babası sıkmış, suyunu ve şekerini Hakan doldurmuş ve kalanını da annesi yapmıştı. Sonra da hep birlikte bir taraftan kurabiye yiyip bir taraftan da limonata içerek güzel ve eğlenceli bir animasyon filmi izlemişlerdi. Hem tüm işleri paylaşıyor hem de birbirileri ile daha çok zaman geçirebiliyorlardı.
Ertesi gün Hakan’ın babası işe gitmiş, annesi de babasını uğurladıktan sonra ortalığı biraz toparlamaya başlamıştı. Hakan koşarak mutfağa, annesinin yanına geldi.
-Anneee, anneciğim bak, dişim çıkmış. Sabah uyandığımda ağzımın içindeydi.
Annesi gülümseyerek Hakan’a baktı.
-Hmm, o zaman bu gece yatarken dişini yastığının altına koymayı unutma.
-Ama diş perisi benim dişimin çıktığını nereden bilecek ki?
-Merak etme, o seni zaten her gece uyurken kontrol ediyordur.
Hakan son derece heyecanlanmıştı. Akşama dek nasıl sabredeceğini bilmiyordu. Bu haberi hemen babasına da vermeliydi.
-Anneciğim, babamı arayabilir miyiz? Ona da haber vermek istiyorum.
-Tabi ki arayabiliriz; ama şu an baban çalışıyordur. O yüzden onu öğlen aramamız daha uygun olur.
-Peki anneciğim, ben hemen dişimi saklamaya gidiyorum.
-Sonra da elini yüzünü yıkayıp kahvaltını yapmaya gel.
Hakan, dişi kaybolmasın diye onu çekmecesine koydu. Acaba diş perisi ona ne hediye verecekti? İnşallah çok güzel bir araba verir diye geçiriyordu içinden. Sonra ellerini ve yüzünü yıkayıp kuruladıktan sonra tekrar mutfağa gitti.
-Anne, sence diş perisi bana güzel bir araba verir mi?
-Tabii ki de, neden olmasın?
-Bir an önce gece olsun ve uyuyayım ve sonra da sabah olsun ve uyanayım istiyorum.
Annesi şefkatle gülümseyerek Hakan’ı öptü.
-Bu kadar aceleci olma. Hayatta daima sabırlı olmalısın. Hadi şimdi güzelce kahvaltını et.
Öğlen olduğunda Hakan heyecanla babasını aramış ve ona bu müjdeyi vermişti. Babası da Hakan’ın adına çok sevindiğini söylemişti. Akşam babası gelene dek annesiyle vakit geçiren Hakan, kapı çalar çalmaz babasının geldiğini anlamış ve koşarak kapıyı açmıştı. Babasına sevinçle sarıldı.
-Hoş geldin babacığım.
-Hoş bulduk oğlum. Dişini sakladın mı?
-Evet. Bu akşam erkenden yatacağım ki diş perisi çabuk gelsin.
Babası gülümsedi. İçeri girdikten sonra sofraya oturmak üzere hazırlandı. Birlikte güzel bir yemek yediler. Birbirileriyle sohbet ettikten sonra birazcık oyun oynamış ve birazcık da kitap okumuşlardı. Tabi Hakan da o sırada yine resim ve boyama yapmıştı. Hatta resim kağıdına kocaman bir diş çizmişti. O akşam Hakan, uyuyana dek heyecanını yenememiş ve her zamankinden biraz daha erken yatmıştı. Dişini de güzelce yastığının altına saklamış ve hatta olur da diş perisi dişini bulamazsa diye de yastığın ucuna koymuştu. Tüm gece boyunca rüyasında adeta dişiyle konuşmuştu. Hakan sabah uyandığında heyecanla yastığını kaldırdı. Gözlerine inanamıyordu. Gerçekten de dişi yoktu ve yerinde kırmızı renkli, çekçekli, çok güzel bir araba duruyordu. Hemen annesine seslendi:
-Anneee, anneciğim!
-Efendim oğlum?
-Anne şuna bak, dediğin gibi gerçekten de diş perisi gelmiş ve dişimi alıp yerine çok güzel bir araba bırakmış. Ama ben ona teşekkür bile edemedim ki.
-Beğendin demek arabanı? Tamam, sen onun yerine bana teşekkür edersen o seni duyar zaten.
-Teşekkür ederim anneciğim. Akşam babam geldiğinde arabamı ona da göstereceğim.
-Tamam; ama şimdi hemen arabanla doğruca lavaboya gidip elini yüzünü yıka ve kahvaltıya gel.
- Peki diş perisi odama nasıl girdi ki?
Annesi şefkatle gülümsedi ve Hakan’a sarılıp onu öptü. Birlikte güzelce kahvaltılarını yaptılar. Akşam babası geldiğinde Hakan arabasını ona da gösterdi. O günden sonra Hakan bir daha da dişi çıkacağı zaman korkup üzülmedi. Ve büyüyene dek çıkan her dişini yastığının altına saklamayı ihmal etmedi. Büyüdüğünde ise aslında diş perisinin annesi olduğunu ve tüm annelerin, çocuklarının hem diş hem de düş perileri olduğunu fark etti.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.