Güneşin altın rengi ışınlarının, Pembe Göl’ün masmavi sularına yansıdığı bir diyarda, küçük Prenses Hazal Zümra yaşıyordu. Hazal, uzun, gür altın saçlarıyla ve parlak, mavi gözleriyle, herkesin sevdiği, neşeli bir kızdı. Ancak Hazal’ın bir sorunu vardı; dişlerini düzenli fırçalamayı ihmal ediyordu. Bu yüzden dişleri, parlaklığı ve sağlığı kaybediyordu. Bir gün, Hazal Zümra bahçede oynarken, eski bir kitap buldu. Kitap, tozlu sayfaları arasında gizlenmiş, parıldayan bir taş resme sahipti. 'Bu Güneş Taşı' diye fısıldadı kitap, 'Çok güçlü bir büyüsü var. Ama ancak temiz kalpli ve temiz dişli biri onu kullanabilir'. Hazal heyecanlandı. Güneş Taşı'nı bulmak istedi. Kitap, Güneş Taşı’nın, Kayıp Şelale’nin ardındaki, gizli bir mağarada olduğunu söylüyordu. Hazal, cesur bir prensesti, hemen yola koyuldu. Yolculuğu boyunca birçok zorlukla karşılaştı. Kara Orman’dan geçerken, huysuz bir kurtla karşılaştı. Kurt, 'Benden geçemezsin küçük prenses!' diye bağırdı. Hazal hiç korkmadı, 'Ben temiz kalpli ve temiz dişli bir prensesim. Bana zarar veremezsin!' dedi. Kurt, Hazal’ın gözlerindeki saflığı ve cesareti görünce, yoluna devam etmesine izin verdi. Daha sonra, Büyülü Nehir’i geçmesi gerekiyordu. Nehir, hızlı ve tehlikeliydi. Hazal, akıllıca bir plan kurdu. Küçük bir sal yaptı ve dikkatlice nehri geçti. Nehir onu bir gizli bir şelaleye götürdü. Şelalenin ardında gizlenmiş bir mağara vardı. Mağaranın içinde, parıldayan Güneş Taşı duruyordu. Ama taşın yanında, dişleri çürümüş, suratı asık bir peri duruyordu. Peri, 'Ben bu taşın koruyucusuyum. Sadece temiz dişlere sahip olanlar taşı alabilir' diye mırıldandı. Hazal, perinin sözlerini duyunca üzüldü. Dişlerini düzenli fırçalamaması yüzünden şimdi taşı alamayacaktı. 'Ama… ben…’ diye başladı Hazal, üzgün bir sesle. Peri, Hazal’ın gözlerindeki pişmanlığı görünce yumuşadı. 'Üzülme küçük prenses. Sana bir şans daha vereceğim. Şu anda burada bir diş fırçası ve diş macunu var. Dişlerini fırçala ve sonra tekrar dene.' dedi. Hazal, heyecanla diş fırçasını aldı. Öncelikle diş macununu fırçasına sürdü ve dişlerini özenle fırçalamaya başladı. Her bir dişini özenle temizledi. En az iki dakika boyunca dişlerini fırçaladı. Dişlerinin temiz ve parlak olduğunu hissetti. Hazal, tekrar perinin yanına gitti. Peri, Hazal’ın parlayan dişlerini görünce şaşırdı. 'İşte bu! Dişlerin mükemmel görünüyor. Güneş Taşı artık senin!' diye bağırdı sevinçle. Hazal, Güneş Taşı’nı aldı ve parlayan taşı avucunda hissetti. Taş, Hazal’ın elinde parıldayarak Pembe Göl’ü aydınlattı. Hazal Zümra, Güneş Taşı’nın büyüsüyle, ülkesini karanlıktan kurtardı. Herkes çok mutlu oldu. Hazal, artık her gün düzenli olarak dişlerini fırçalıyordu. Çünkü biliyordu ki, temiz dişler, sadece güzel bir gülüş için değil, sağlıklı bir yaşam için de çok önemliydi. Ve bu hikayenin en güzel tarafı da buydu; Hazal, öğrendiği dersi asla unutmadı ve herkese düzenli diş fırçalamanın önemini anlattı. Ve böylece, Hazal Zümra, cesareti, aklı ve düzenli diş fırçalama alışkanlığıyla, mutlu bir şekilde yaşadı. Bir daha asla dişlerini fırçalamayı ihmal etmedi. Çünkü biliyordu ki, temizlik, hem vücut hem de ruh sağlığı için çok önemliydi. Ve Güneş Taşı, her zaman, onun parıldayan, sağlıklı dişlerini hatırlatacaktı.