Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, yemyeşil dağların arasında, tüm köyleri tatlı bir lavanta kokusu saran bir vadi varmış. Bu vadi, temizlik perilerinin yaşadığı, “Sabunlu Şelale” adlı büyülü bir yerin hemen yanı başındaymış. Sabunlu Şelale’nin suları, köpük köpük akarken gökkuşağı gibi renklerle parıldar, her damlası mis gibi sabun kokarmış. Fakat bu şelalenin sihri yalnızca temiz olmayı sevenlerin yararına çalışırmış.
Bu vadide Ela adında beş yaşında bir kız çocuğu yaşarmış. Ela, kıvırcık saçları, şirin gülümsemesiyle herkesin sevgilisi olsa da, bir kötü alışkanlığı varmış: Ela, ellerini hiç yıkamak istemezmiş. Çamurda oynayıp eve kir içinde döner, yemek yemeden önce ellerini yıkamayı sürekli unutmuş gibi yaparmış. Annesi ne kadar uyarsa da Ela, “Ellerim zaten temiz! Hem su çok soğuk,” dermiş. Ellerindeki tozu toprağı önemsemeyen Ela, bir gün başına geleceklerden habersizmiş.
Bir sabah, Ela yine bahçede oyun oynarken ayağı kaymış ve bahçedeki eski kuyunun kapağına çarpmış. Kapak birdenbire açılıvermiş ve kuyunun içinden parlak bir ışık çıkmış. Ela, merakına yenik düşerek kuyunun içine bakmış. Kuyunun dibinde, ışıl ışıl parlayan bir kapı varmış. Kapının üstünde altın harflerle yazılmış bir yazı dikkatini çekmiş: “Temizlik diyarına girmek isteyen, temiz bir kalp ve temiz ellerle gelsin.”
Ela bu yazıyı okur okumaz, bir rüzgâr esmiş ve kendisini kuyunun içinde bulmuş. Kuyudan aşağıya düşerken korkmak yerine, göz alıcı renklerin arasında uçuyormuş gibi hissetmiş. Nihayet yere indiğinde, kendisini büyülü bir ormanın ortasında bulmuş. Buradaki her şey parlak ve tertemizmiş. Yapraklar sabun köpüğü gibi ışıldıyor, kuşlar bile uçarken arkasında hoş kokulu bulutlar bırakıyormuş.
Tam o sırada, karşısına pırıl pırıl bir peri çıkmış. Perinin saçları sanki gökyüzünden düşmüş yıldızlar gibi ışıldıyor, elindeki sihirli değnek minik sabun baloncukları çıkarıyormuş. Peri gülümseyerek, “Ben Sabina, temizlik perilerinin lideriyim. Ellerini neden yıkamadığını öğrenmeye geldim,” demiş.
Ela şaşkın bir şekilde, “Ama ellerimi yıkamak istemiyorum. Ne gerek var ki? Hem ellerim kirli olsa bile kimse fark etmiyor,” demiş.
Sabina ciddi bir ifadeyle, “Ela, bu diyar, temizlikten hoşlanmayanları kabul etmez. Ancak sana bir şans vereceğim. Eğer Sabunlu Şelale’nin sihrini bulabilirsen, ellerini neden yıkaman gerektiğini anlayacaksın,” demiş ve sihirli değneğini sallayarak Ela’yı bir patikanın başına götürmüş.
Ela, şelaleye ulaşmak için uzun bir yola koyulmuş. Yol boyunca pek çok zorlukla karşılaşmış. İlk olarak, çamurdan yapılmış dev bir köprüyle karşılaşmış. Köprü konuşabiliyormuş! “Ellerin kirliyken buradan geçemezsin,” demiş köprü. Ela biraz sinirlenmiş, “Ama başka bir yol yok!” diye bağırmış. Köprü, “O zaman bir çare düşün,” diyerek sessizliğe bürünmüş.
Ela bir süre düşündükten sonra, köprünün yanındaki ırmağa eğilmiş. Suyun içinden parlak bir taş almış ve onu elleriyle ovmaya başlamış. Ellerinden akan çamurlar suya karışmış, tertemiz ellerle taşı geri yerine koymuş. O anda köprü gülümsemiş ve “Şimdi geçebilirsin,” demiş.
Ela köprüyü geçip yoluna devam etmiş. Bir süre sonra bir bal peteği gibi görünen bir mağaraya gelmiş. Mağaranın kapısında büyük bir arı duruyormuş. “Mağaradan geçmek istiyorsan ellerin temiz olmalı. Yoksa kraliçe arının hazinesine dokunamazsın,” demiş arı. Ela bu sefer itiraz etmemiş, hemen yanında akan minik bir derede ellerini yıkamış. Ellerini kuruladığında, arı ona yol vermiş ve mağaradan geçmesine izin vermiş.
En sonunda Ela, köpükler içinde gürül gürül akan Sabunlu Şelale’ye ulaşmış. Şelale, gökkuşağı renkleriyle dans ederken bir yandan şarkı söylüyormuş. Şelale, “Bana dokunabilmen için temiz olmalısın. Yoksa sihrimi alamazsın,” demiş. Ela bu sefer hemen ellerini yıkamış, yüzünü yıkamış, hatta ayaklarını bile köpüklerin içine sokmuş. O anda şelalenin sihri ortaya çıkmış ve etrafa binlerce minik baloncuk yayılmış. Baloncukların her biri Ela’ya hijyenin önemini anlatan minik fısıltılarla doluymuş.
Ela, şelalenin yanında durup şelalenin sularını avuçlamış ve kendini tertemiz hissetmiş. Şelale, “Artık temizlik dostun olacak. Eve döndüğünde, her zaman temiz kalmaya dikkat edeceksin. Çünkü temizlik sadece seni değil, çevrendekileri de korur,” demiş.
Ela bir anda kendini kuyunun yanında bulmuş. Bu maceradan sonra, ellerini her fırsatta yıkamaya başlamış. Annesi şaşkınlıkla, “Ela, ellerini her yemekten önce yıkıyorsun! Bu harika bir alışkanlık,” demiş. Ela da gülümseyerek, “Çünkü ellerimin temiz olması beni ve sevdiklerimi koruyor,” diye cevap vermiş.
Ve o günden sonra, Ela hem temizliği hem de Sabunlu Şelale’nin öğrettiklerini hiç unutmamış. Köydeki diğer çocuklara da temizliğin önemini anlatmış. Böylece hem Ela hem de köy halkı hep sağlıklı ve mutlu yaşamış.
Gökten üç sabun köpüğü düşmüş; biri temiz kalplilere, biri temiz ellere, biri de bu masalı okuyanlara gelsin!
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.