Bir varmış, bir yokmuş. Uzak diyarlarda, gökyüzünün mavi bir örtü gibi serildiği, toprağın hep verimli olduğu bir yerde, küçük bir kulübede yaşayan mutlu bir aile varmış. Bu ailenin sevgi dolu bir babası, şefkatli bir annesi ve meraklı gözlerle dünyayı keşfetmeye çalışan minik kızları Elif, her sabah ılık rüzgârlara uyanırmış.
Günlerden bir gün, annesi taze meyvelerle dolu bir sepeti salonda düzenlerken, Elif gözlerini kocaman açarak ona yaklaşmış. Mis gibi kokan çilekler, parlak elmalar ve canlı renkleriyle üzüm salkımları, küçük kızı büyülemiş. Babası da kucağında yeşil yapraklı sebzelerle içeri girmiş. Havuçlar, patatesler, kabaklar ve marullar parıl parıl parlıyormuş. Elif, “Bu kadar farklı rengi bir arada görmek ne güzel!” diye sevinçle bağırmış.
Anne, güler yüzüyle Elif’e dönüp “Bu sepetteki meyvelerle ve sebzelerle yapacağımız yiyecekler, bizim en iyi dostlarımız olacak,” demiş. Baba ise başını sallayarak, “Sağlığımızı korumak için her renkten meyve ve sebzeyi düzenli olarak yemeliyiz. Böylece hem güçlü olur hem de neşemizi koruruz,” diye eklemiş.
Elif, “Peki ama bunlar nasıl bizi güçlü yapıyor?” diye sormuş. Babası, “Onların içindeki yararlı vitaminler ve mineraller, tıpkı sihirli birer kahraman gibi bedenimize yardım eder. Oyun oynamak için gerekli enerjiyi, sağlıklı besinlerden alırız,” diye yanıtlamış. Minik kız, sebzeleri tek tek eline alıp incelemiş. Turuncu havucun ince kabuğunu parmaklarıyla yoklayıp, yeşil ıspanağın yumuşacık yapraklarına dokunmuş. Her biri farklı bir hikâye anlatıyormuş sanki.
Akşamüstü, anne ve baba onu mutfakta eğlenceli bir sürprizle karşılamış. Masanın üzerinde renk renk tabaklar, mini mini tencere ve tavalar, ayrıca çeşitli meyve ve sebzeler yer alıyormuş. Baba, “Bugün kendi yemeğini kendin yapacaksın, Elif,” diyerek küçük bir şef şapkası takmış. Anne de “Hadi, birlikte başlayalım!” diye heyecanla ellerini çırpmış. Elif önce domates ve salatalıkları dilimlemiş, sonra yeşil marulları doğramış. Renkli salata kâsesindeki sebzeler sanki bir gökkuşağı oluşturmuş.
Daha sonra, babasıyla birlikte sebze çorbası yapmak için havuç ve patatesleri hazırlamışlar. Elif, tencereden yükselen mis gibi kokuyu içine çekerek “Hem gözüme hem mideme bayram yaşatıyor bu çorba!” diye keyifle gülmüş. Anne, onlara eşlik ederek meyvelerden tatlı bir püre yapmış. Sulu çilekler, tatlı muzlar ve taze armutlar blender’ın içinde dans ediyormuş adeta.
Yemeklerini yedikten sonra Elif, kendini capcanlı ve enerjik hissetmiş. “Bu sebzeler ve meyveler gerçekten de sihirliymiş!” diyerek sevincini paylaşmış. Anne ve baba, gözlerinde sevgi dolu bir parıltıyla onu kucaklamış. “Sağlıklı yedikçe bedenimiz kuvvetlenir, kalbimiz neşeyle dolar,” demişler. Elif, annesiyle babasının sözlerini can kulağıyla dinlemiş ve her lokmanın bir armağan olduğunu anlamış.
O gece, kulübenin önündeki çiçeklerle bezeli küçük salıncakta hafifçe sallanan Elif, gökyüzündeki yıldızlara bakarak “Yarın yine rengârenk sebzeler ve tatlı meyvelerle dolu bir gün olsun,” diye içinden geçirmiş. Ilık bir esinti saçlarını okşarken, anne ve babasının sevgi dolu bakışları altında huzurla uykuya dalmış.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.