Bir zamanlar, kocaman bir şehirde yaşayan dört yaşında bir kız çocuğu varmış. Adı Nehir’miş. Nehir, rengârenk oyuncaklarla dolu odasında vakit geçirmeyi çok severmiş. En sevdiği oyuncak ise “Lila” adını verdiği sarı saçlı bir oyuncak bebekmiş. Lila’nın pembe bir elbisesi, minik parlak ayakkabıları ve her zaman nazik bir gülümsemesi varmış. Ama Lila, Nehir’in bildiğinden daha özelmiş.
Bir gün Nehir, Lila’yı dolabına koyarken elbisenin altında bir düğme fark etmiş. “Bu düğme daha önce burada yoktu,” diye düşünmüş. Merakına yenik düşüp düğmeye bastığında, dolaptan tatlı bir ışık yayılmış ve büyükçe bir kapı belirmiş. Kapı, altın rengi desenlerle süslenmiş, üzerinde küçük oyuncak figürler dans ediyormuş.
Nehir önce biraz çekinmiş ama Lila’yı sıkıca tutarak kapıyı aralamış. Gözlerini kamaştıran bir manzarayla karşılaşmış: Oyuncak Krallığı! İçeride uçan pelüş hayvanlar, tekerlek üzerinde dans eden legolar ve kahkahalar atan toplar varmış. Her şey canlıymış ve hareket ediyormuş.
Nehir, hayranlıkla etrafına bakınırken bir oyuncak asker yanına yaklaşmış. “Hoş geldin, Nehir! Ben Komutan Çuf Çuf. Oyuncak Krallığı’na adım atan her çocuk, buranın koruyucusu olur. Ama bir sorunumuz var; yardımına ihtiyacımız olacak,” demiş.
Komutan Çuf Çuf, Nehir’e büyük bir sorunları olduğunu anlatmış. Oyuncak Krallığı’nın en sevilen oyuncakları birer birer kayboluyormuş. Bu oyuncaklar, oyuncak deposundaki “Düzen Küresi” sayesinde hayatta kalıyorlarmış. Ama birileri Küre’nin gücünü çalmış. Bu yüzden oyuncaklar canlılıklarını kaybedip donmaya başlamış.
Nehir, “Ben sadece küçük bir kızım, nasıl yardım edebilirim?” diye sormuş. Komutan, “Senin sevgin ve hayal gücün bizim en büyük silahımız,” diye cevap vermiş.
Nehir, Lila’yı kucaklayarak yolculuğa başlamış. İlk durak, renkli bir ormanmış. Burada oyuncak tavşanlar zıplıyor, ağaçlardan minik top oyuncaklar sarkıyormuş. Nehir, kaybolan oyuncaklardan biri olan Bıcırık isimli bir pelüş köpeği bulmuş. Ancak, Bıcırık bir kutuya hapsedilmiş. Kutuyu açmak için şifreli bir bulmacayı çözmesi gerekiyormuş.
Bulmaca, oyuncakların birlikte çalışmasıyla çözülebilecek türdenmiş. Nehir, ormandaki diğer oyuncaklarla konuşarak yardım istemiş. Tavşanlar kutuyu açmak için ipuçları vermiş, toplar ise doğru şifreyi oluşturmuş. Sonunda Bıcırık kurtulmuş ve Nehir’e teşekkür ederek Küre’nin nerede olduğunu söylemiş: Zeka Şatosu.
Şato, karanlık ve heybetli bir yapıymış. Şatonun içinde, oyuncaklar adeta uyuyormuş gibi hareketsiz duruyormuş. Nehir, her adımda biraz daha ürkse de cesaretini toplamış. Lila’nın elinden sıkıca tutarak ilerlemiş.
Şatonun kalbinde, altın bir sandık bulmuş. Sandığın başında ise kurnaz bir oyuncak tilki varmış. Tilki, “Eğer Küre’yi istiyorsan, zekânı kanıtlamalısın,” demiş ve Nehir’e üç bilmece sormuş.
Bilmeceyi çözmek için önce oyuncakların yardımıyla takım çalışması yapması, ardından kendi hayal gücünü kullanması gerekmiş. Sonunda tüm bilmeceleri çözmüş ve Küre’yi ele geçirmiş. Tilki, “Sen gerçekten cesur birisin, Nehir. Oyuncak Krallığı’nı kurtardın!” demiş.
Nehir, Küre’yi yerine koymuş ve oyuncaklar yeniden hayat bulmuş. Oyuncak Krallığı, eski neşesine kavuşmuş. Komutan Çuf Çuf, Nehir’e “Senin cesaretin ve iş birliğin sayesinde her şey düzeldi. Hiçbir zaman küçük olduğunu düşünme. Doğru şeyleri yapmak için herkes güçlü olabilir,” demiş.
Nehir, bu maceradan çok şey öğrenmiş: İş birliği yapmak ve cesur olmak, her zaman sorunları çözmenin anahtarıymış. Eve döndüğünde, Lila’yı eskisinden daha çok sevmiş. Oyuncak dolabına her baktığında, o ışıldayan kapıyı hatırlamış.
Ve böylece Nehir, oyuncaklarının arasında huzurlu bir şekilde yaşamaya devam etmiş...
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.