Bir zamanlar, denizlerin hemen kıyısında, parlayan mavi taşlarla süslenmiş büyülü bir liman şehri varmış. Bu şehir, Mavi Yıldız Limanı olarak bilinirmiş. Gün batımında, gökyüzünden mavi yıldızlar düşer ve denizle buluşurmuş. Şehrin insanları, bu yıldızların denizlere sihir kattığına inanırmış.
Bu liman şehrinde, meraklı ve cesur bir kız çocuğu yaşarmış. Adı Elif’miş. Elif’in en büyük hayali, bir gün kocaman bir geminin kaptanı olmak ve dünyayı dolaşmakmış. Ama bir sorun varmış: Elif çok sabırsızmış ve her şeyi hemen öğrenmek istermiş.
Bir sabah, güneş doğarken, limana hiç görülmemiş büyüklükte bir gemi yanaşmış. Geminin yelkenleri altından yapılmış ve pruvasında bir bilge martı heykeli varmış. Ancak bu heykel aslında gerçek bir martıymış ve adı Bay Kanat’mış. Bay Kanat, şehre gelip ihtiyacı olanlara rehberlik edermiş.
Elif, büyük gemiyi görür görmez heyecanla limana koşmuş. Gemiye çıkmaya çalışırken Bay Kanat kanatlarını çırparak önüne gelmiş.
“Elif,” demiş martı, “bu gemiye binmek için cesur ama sabırlı olman gerekir. Eğer bana yardım edersen, sana bu geminin kaptanı olmayı öğretebilirim.”
Elif şaşırmış ama hemen kabul etmiş. “Ne yapmam gerekiyor, Bay Kanat?” diye sormuş.
“Önce limanın en uzak köşesine git ve oradaki balıkçıdan bana bir inci balığı getir. Ama dikkat et, bu balığı yakalamak kolay değildir,” demiş Bay Kanat.
Elif, limanın uzak köşesine doğru koşmuş. Yolda denizden sıçrayan küçük dalgaları izlerken heyecanı artmış. Balıkçıya vardığında, balıkçı gülümsemiş ve bir kova su uzatmış.
“İnci balığını yakalamak için sabırlı olmalısın,” demiş. “Denize kovayı bırak ve bekle. İnci balıkları sabırsız insanlara görünmez.”
Elif, önce beklemeye çalışmış ama birkaç dakika sonra sıkılmaya başlamış. “Neden gelmiyor bu balık?” diye söylenmiş. Tam o sırada, bir çocuk yanına gelmiş ve “Sabırla beklersen, inci balığı seni seçer,” demiş. Elif derin bir nefes almış, sabretmiş ve sonunda inci balığı kovaya girmiş.
Elif, inci balığını Bay Kanat’a getirdiğinde martı gülümsemiş. “Aferin Elif, sabretmeyi öğrendin. Şimdi ikinci görevine hazırsın. Bu geminin haritasını bulmalısın. Harita, limandaki eski bir fenerin tepesinde saklı.”
Elif, limanın en yüksek tepesinde duran fenere tırmanmaya başlamış. Yol, rüzgârla savrulan taşlı bir patikadan geçiyormuş. Yolda birkaç kez düşmüş ama pes etmemiş. Fenerin tepesine ulaştığında eski, tozlu bir harita bulmuş. Ancak harita boşmuş.
Bay Kanat, Elif haritayı geri getirdiğinde, “Harita boş çünkü sihrin ne olduğunu henüz öğrenmedin,” demiş.
“Elif, sihirli haritalar sadece kendine inanan kaptanlara yol gösterir. Şimdi sıra kendine inanmayı öğrenmekte.”
Elif, gemideki son görevi için hazırmış. Bay Kanat ona geminin yelkenlerini açmayı öğretmiş. Ancak tam o sırada gökyüzü kararmış ve büyük bir fırtına patlamış. Rüzgâr, dalgaları yükseltirken Elif korkmuş ama gemiyi bırakmamış. Bay Kanat’ın yönlendirmesiyle, yelkenleri kontrol etmiş ve fırtınayı atlatmış.
Fırtına dindiğinde, harita aniden parlamış ve üzerinde bir yol belirivermiş. Harita, Elif’i limanın gizli bir köşesine yönlendirmiş. Orada, parlayan mavi bir taş bulmuş.
Bay Kanat, Elif’e dönüp, “Bu taş, Mavi Yıldız Limanı’nın en değerli hazinesi. Ama gerçek hazine, bugün öğrendiklerin,” demiş.
“Sabretmeyi, kendine inanmayı ve cesur olmayı öğrendin. Artık sen de bu geminin kaptanısın!”
Elif, o günden sonra limanın en cesur kaptanı olmuş. Sahip olduğu bilgeliği, diğer çocuklara da öğretmiş.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.