Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yemyeşil ormanların ötesinde küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşayan Keloğlan, her sabah erkenden uyanır, tarlaya gider, sonra da evine dönüp annesine yardım edermiş. Keloğlan, annesine büyük saygı duyarmış. Annesinin gülüşünü duymak, onun için en değerli hazineymiş. Bir gün annesi, “Oğlum, dere kenarındaki çiçekler solmuş, onları sulamaya yardıma gider misin?” diye sormuş. Keloğlan ise sevinçle kabul etmiş ve yola koyulmuş.
Keloğlan, dere kıyısına vardığında masmavi suyun parıltısını izlemiş, ötelerdeki ağaçların yapraklarının fısıltılarını duymuş. Tam kovasını doldurup geri dönmeye niyetlenirken çalıların arasında parlak, yumurta biçiminde bir şey fark etmiş. Başta şaşıran Keloğlan, merakla yaklaşıp dikkatlice bakmış ve orada, kocaman, benekli bir yumurta görmüş. Yumurtanın üzerinde tuhaf şekiller varmış. Keloğlan, “Acaba kuş yumurtası mı?” diye düşünürken, birden yumurtanın çatladığını görmüş.
Yumurtadan, iri gözlü ve uzun kuyruklu minik bir dinozor çıkıvermiş. Zavallıcık titriyor, endişeyle etrafına bakıyormuş. Keloğlan, hem çok şaşırmış hem de sevinmiş. Küçük dinozor, Keloğlan’ın ayaklarına sokulmuş ve ona güvenle bakmaya başlamış. Keloğlan, “Merak etme ufaklık, seni annene götüreceğim,” demiş. Çünkü her evladın annesinin yanında olması gerektiğine inanırmış.
Keloğlan, dinozoru kucağına alıp ormanın derinliklerine doğru yürümeye başlamış. Ancak tam o sırada, upuzun pelerinli, kaşları çatık bir adam önlerini kesmiş. Bu kötü kalpli adam, köy çevresindeki nadir yaratıkları yakalayıp krala satmasıyla ün salmış bir zalimmiş. Dinozoru görünce gözleri parlamış ve “Onu bana ver! Böyle sıradışı bir mahluk, benim koleksiyonumda olmalı,” diye bağırmış. Keloğlan ise cesaretle dinozoru göğsüne bastırıp “Hayır! Bu yavru annesiyle olmalı,” diye itiraz etmiş. Bunun üzerine kötü adam, elindeki asa benzeri sopayla Keloğlan’a doğru hırlamış, “Karşıma çıkarsan sonun kötü olur,” diye tehdit etmiş.
Ama Keloğlan yılmamış, çünkü haksızlığa boyun eğmeyecek kadar yürekliymiş. Üstelik annesinin, “Evladım, zayıf olanı korumak da insana yakışır,” sözleri kulaklarında çınlıyormuş. Keloğlan, bir ağacın arkasına atlayıp dinozoru korumaya çalışırken, gökyüzünde dev bir gölge belirivermiş. Bu gölge, yavrunun annesi olan kocaman bir dinozora aitti! Anne dinozor, yavrusunu tehlikede hissedince, ormana gelmiş ve kocaman ayaklarıyla yeri titreterek korkunç bir kükreme savurmuş. Kötü adam korkuyla titremeye, geri geri kaçmaya başlamış.
Keloğlan, anne dinozorun yavrusuna kavuşmasına yardım ederek büyük bir iyilik yapmış. Anne dinozor da Keloğlan’ın merhametine minnet duymuş gibi gözlerini yumuşakça kırpmış. O anda, kötü kalpli adam korkuya kapılıp ormanın karanlıklarına doğru koşmuş ve bir daha da ortalıkta görünmemiş. Keloğlan sevinçle dinozoru annesine teslim etmiş. Anne ve yavru dinozor, ormanın derinliklerinde birlikte kaybolmuş.
Sonunda Keloğlan, bir kez daha annesinin yanına dönmüş. Annesiyle göz göze geldiklerinde, kalplerinde sımsıcak bir mutluluk varmış. Keloğlan, “Anneciğim, senin öğütlerine kulak verdiğim için doğru olanı yaptım,” demiş. Annesi ise gülerek, “Benim cesur ve iyi kalpli oğlum, seninle gurur duyuyorum!” diye cevaplamış. O günden sonra Keloğlan, annesine duyduğu saygı sayesinde kalbinde çoğalan sevginin, tüm korkuları yenecek kadar güçlü olduğunu öğrenmiş.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.