Bir varmış, bir yokmuş… Ne zaman olduğu bilinmez, hangi diyarlarda geçtiği belli olmaz bir alemde, rengârenk oyuncakların hüküm sürdüğü gizemli bir kasaba varmış. Bu kasabada, bir yerden bir yere giden yollar masal gibi kıvrılır, evlerin damları gökkuşağı renkleriyle ışıldar, ağaçların tepesinde minik evcikler saklanır, çiçekler tatlı bir ninni söyleyerek mis gibi kokularını etrafa yayarmış. Günün hangi saat olduğu da, yılın hangi mevsimde bulunulduğu da bilinmezmiş; çünkü zamanın durup durup yeniden akmaya başladığı bir diyarmış burası. Kasabanın ortasında, üstü yosunlarla kaplı, eski mi eski bir saat kulesi yükselir, etrafında çınlayan sesler sanki şekerden yapılma bir dünya hissi verirmiş.
Bu kasabanın en dikkat çekici özelliği, evlerin içindeki ve sokak aralarındaki birbirinden ilginç oyuncaklarmış. Bu oyuncaklar sıradan değillermiş. Onlar konuşur, şarkı söyler, birbirleriyle sohbet eder, hatta maceradan maceraya atılırlarmış. Bu konuşan oyuncakların dünyasında zaman, mekândan bağımsız bir masal diyarı gibi hep canlı ve sürprizlerle doluymuş. Bu kasabada yaşayan çocuklar, geceleri oyuncaklarıyla konuştuklarını söylese de büyükler hep gülüp geçermiş. Fakat ne tuhaftır ki, büyükler de bir zamanlar bu kasabada çocukluk geçirmiş ve aynı masallara şahit olmuşlar. Yine de çocuk büyüdükçe, bu masal diyarını yavaş yavaş unutmaya başlarmış…
Bir gece, gökyüzündeki yıldızlar sanki dans ediyor gibi parıldarken, kasabanın küçük evlerinden birinde oturan Mavi isimli bir çocuk, yatmadan önce oyuncaklarıyla oynamaya koyulmuş. Mavi, heyecanla elindeki aslan figürünü bir yandan hareket ettiriyor, diğer yandaki maymun kuklasına neşeli sesler çıkartıyormuş. Küçük odası, hayal gücünün sınırlarını aşarak sanki kocaman ormanlara, uçsuz bucaksız gökyüzüne ve parlak bir şehre dönüşmüş. Duvarların rengi, Mavi’nin ruh haline göre değişiyormuş sanki: Bazen açık pembe, bazen bulut mavisi, bazense yemyeşil bir tablo.
Mavi’nin en sevdiği oyuncaklarından biri, parlak kırmızı bir arabaymış. Küçük araba öyle dikkat çekiciymiş ki, farları gerçek ışık gibi parlıyor, tekerlekleri dönmeye başladığında hafif bir motor sesi çıkıyormuş. Mavi bu arabayla oynarken, bir yandan aslanıyla maymununu da harekete geçirirmiş. Aslan, güçlü kükreyişini sergilerken, maymun da ağaç dallarında sallanıyormuş gibi küçük kolunu oynatırmış. Bu sırada odanın en kuytu köşesinden, süper kahraman kostümü giymiş başka bir oyuncak sessizce Mavi’ye bakarmış. Kostüm gümüş renginde parıldar, pelerini arkasında narin bir rüzgârla dalgalanır gibi dururmuş. Ancak o gece, bu süper kahraman oyuncağı birden canlanıvermiş!
Süper kahraman oyuncağı, gözlerini hafifçe kırpıp pelerini savurarak konuşmuş:
“Merhaba Mavi! Ben Işık Süvarisi. Senden çok şey öğrendim, şimdi sıra bizde! Bu gece, konuşan oyuncakların uzun süredir beklediği bir macera var. Eğer bizimle gelirsen, bizi kötü kalpli Karanlık Kral’ın elinden kurtarabilirsin. Bu kasabada gördüğün bütün oyuncaklar ve hatta aslan ile maymun bile aslında canlı. Hepsi senin yardımını bekliyor.”
Mavi, şaşkınlıkla ona bakmış: “Işık Süvarisi… Bu nasıl olur? Siz gerçekten konuşuyor musunuz?”
Süper kahraman oyuncağı gülümsemiş. “Hem de ne konuşmak! Sihirli Saat Kulesi gece yarısını gösterince, bir sihirli dokunuşla hepimiz canlanırız. Senin cesaretin ve hayal gücün bu dünyanın anahtarıdır.”
Mavi sevinçle yatağından atlayıp küçük, kırmızı arabasına sarılmış. Tam da o sırada aslan ile maymun, Mavi’nin kulaklarına fısıldayacak kadar yakınlaşmış. Aslan ince, kükreme benzeri ama aynı zamanda yumuşak bir sesle konuşmuş:
“Mavi, senin sayende özgürce dolaşabiliyoruz. Ama bizleri gölgede bırakan, kalplerimizi korkuyla dolduran biri var: Karanlık Kral. Her gece bu kasabaya gölgeyi ve korkuyu getirmeye çalışıyor. Eğer onu yenmezsek, gün gelir hiçbir oyuncak konuşamayacak, hiçbir çocuk gülümseyemeyecek.”
Maymun ise enerjik ve heyecan dolu sesiyle:
“Evet Mavi! Biz çok korkuyoruz. Ama sen varsan korkumuz azalıyor. Arabana atlayalım, Işık Süvarisi’ni takip edelim ve şu Karanlık Kral’ın planlarını bozup herkesi kurtaralım!”
Mavi, büyük bir cesaretle başını sallamış ve gece boyunca sürecek bu maceraya atılmaya karar vermiş. Kırmızı araba, sanki Mavi’nin heyecanını duyuyor gibi, kendi kendine kapılarını açmış ve ışıl ışıl farlarıyla hazır beklemiş. Işık Süvarisi elini kalbine götürüp “Hep birlikte yola çıkalım!” diye seslenmiş.
Böylece Mavi, aslan, maymun ve süper kahraman oyuncağı Işık Süvarisi, arabaya binmişler. Arabanın tekerlekleri, sihirli kum tanelerine basıyormuş gibi hafif ve ışıltılı bir ses çıkarmış. Sokaklar, yıldız ışığı kadar yumuşak bir ışıkla aydınlanmış. Kasabanın çatıları üzerinden geçerken, gökkuşağı renkli bulutlar şekil değiştiriyor, bazen bir tavşana, bazen bir kelebeğe, bazen de kocaman bir kediye dönüşüyormuş.
Araba ilerledikçe, sessiz sokaklarda yavaş yavaş uyanan başka oyuncakların sesleri duyulmaya başlanmış. Pencere kenarlarında oturan bez bebekler, onların arkasındaki raflarda sıralanmış robotlar, pelüş filler, minicik pelüş kuşlar, pırıltılı boncuklarla süslenmiş tahta kuklalar… Hepsi, “Merhaba Mavi! Bizi kurtaracak mısın?” diye sesleniyormuş. Mavi onlara el salladıkça, arabası da heyecanla hafif hoplayıp zıplıyormuş.
Derken, kasabanın öbür ucunda karanlık bir gölge belirivermiş. Bu gölge, bütün evlerin üzerine koyu bir sis gibi çökmek istercesine ilerliyormuş. Bu, konuşan oyuncakların en büyük korkusu olan Karanlık Kral’mış. Karanlık Kral’ın kocaman siyah bir pelerini, sivri uçlu bir tacı varmış. Oyuncakların neşesinden beslenen bir kötücül büyüyle ayakta durur, etrafa sinirli homurtular saçar, gözleri çevreyi karanlığa boğacak kadar ürkütücü bakarmış. Uzun bir bastonu varmış ve bu bastonun ucunda, karanlık bir kristal dururmuş. Karanlık Kral bu kristali salladığında, konuşan oyuncakların sesleri titrer, yüreklerine korku düşermiş.
Bu kasabada kötülüğe dair pek bir şey bilinmez ama yine de Karanlık Kral varlığını sürdürebilmek için kasabanın neşesini yok etmeyi amaçlarmış. Çünkü onun gücü, korku ve hüzünle beslenirmiş. Çocukların gülümsemediği, oyuncakların neşeyle konuşamadığı o karanlık ânı bekler, tam da o sırada gücüne güç katarmış. İşte bu yüzden Mavi’nin gelmiş olması, kasabalılar için müthiş bir umutmuş.
Araba, Mavi ve dostlarını Karanlık Kral’a doğru götürürken, kasaba meydanında toplanan oyuncaklar gözlerinde umut ışığıyla el ele tutuşmuş. Meydanın tam ortasındaki saat kulesi, gece yarısını birkaç dakika geçmiş gösteriyormuş. Gökyüzünde yıldızlar, heyecanlı bir kalp atışı gibi pırıldıyor, ninnilere benzer rüzgâr sesleri duyuluyormuş. Mavi ve arkadaşları, arabadan inip Karanlık Kral’ın beklediği karanlık alana yaklaşmış.
Karanlık Kral, tehditkâr sesiyle gürlemiş:
“Bu ne cüret! Kasabayı karanlığımın egemenliği altına almak üzereyim. Hiçbir çocuk, hiçbir oyuncak beni durduramaz. Benim gücüm sonsuz. Korku, hüzün ve sessizlik hükmedecek!”
Tam o sırada Işık Süvarisi öne çıkmış. Yüzündeki gümüş maske, yıldız ışığını yansıtarak parlamış:
“Yanılıyorsun Karanlık Kral. Bu kasabada hâlâ inanç ve sevgi var. Mavi, bu kasabanın en saf kahramanı, en büyük cesaret kaynağı. Biz hep birlikte seni durduracağız!”
Aslan, kükreyerek meydan okumuş. Kükremesi, karanlığın içinden berrak bir güç gibi yükselmiş. Maymun, sevimli ama hızlı adımlarıyla bir oraya bir buraya koşup dikkati dağıtırken, Mavi de kırmızı arabasının yanına koşmuş. Arabanın içinde, bir tuhaf ışık topu saklı olduğunu hissetmiş. Ellerini direksiyona koyup gözlerini kapamış ve yüreğindeki cesareti, sevgiyi ve tüm çocukların hayal gücünü düşünmüş.
Derken, arabanın ön tarafında kocaman bir ışık patlaması olmuş! Bu ışık, altın renkli, sıcak ve güven verici bir ışıltıymış. Karanlık Kral, gözlerini ışığın parlaklığından korumak için pelerininin içine saklanmış. Bastonundaki karanlık kristal titremeye başlamış, sanki eriyormuş gibi… Karanlık Kral, korku dolu bir haykırışla geri çekilmiş.
“Bu mümkün değil! Korku yerine cesaret, hüzün yerine sevgi… Bu nasıl oluyor!”
Işık Süvarisi, Mavi’ye bakmış ve gülümsemiş:
“Mavi, sende büyük bir güç var: Hayal gücü ve sevgi. Korkuya teslim olmayıp, dünyayı masal gibi gören kalbin, bu karanlık gücü yenebilecek en büyük ışık!”
Karanlık Kral, yeniden gücünü toplamak istercesine bastonunu yere vurmuş. Toprak hafifçe sarsılmış, etrafa koyu dumanlar yayılmış. Kral, “Beni alt edebileceğinizi sanmayın! Tekrar saldıracağım, kasabanın üzerini karanlıkla kaplayacağım!” diye bağırmış. Fakat o sırada, saatin çanları çın çın ötmeye başlamış. Bu, kasaba için umut ve neşe sesiymiş.
Mavi ve arkadaşları hiç vakit kaybetmeden, Karanlık Kral’ın üstüne doğru yürümüş. Maymun, kurnazca Kral’ın pelerininin ucunu çekiştirmiş, Kral başını çevirdiğinde aslan kükreyerek elindeki bastona patisini uzatmış. Karanlık Kral geri adım atmak zorunda kalınca da Işık Süvarisi bastonun ucundaki karanlık kristali elleriyle kavrayıp çekip çıkarmış. Kristal yerinden çıkınca, Karanlık Kral’ın tüm gücü bir anda zayıflamış.
“Olamaz!” diye bağırmış Karanlık Kral, sesi titreyerek. “Gücüm… Kayıyor ellerimden! Bu kasabayı karanlığa boğacaktım, nasıl durdurursunuz beni!”
Mavi, cesurca öne çıkarak demiş ki, “Bu kasaba oyunların, müziğin, dostluğun ve hayal gücünün diyarı. Burada kötülüğe yer yok. Biz neşeyi, sevgiyi ve arkadaşlığı hep birlikte koruyacağız.”
Karanlık Kral’ın pelerini sanki rüzgârda yıpranmış bir bez parçası gibi sallanmış. İçinde kalan son karanlık gücüyle geriye dönüp kaybolmaya çalışmış ama Işık Süvarisi, kristali Mavi’nin araba farlarından gelen ışıkla bütünleştirip parlak bir topa dönüştürmüş. Ardından bu ışığı Karanlık Kral’a doğru savurmuş. Karanlık Kral, bir anda iç çekerek “Hayır!” diye haykırmış ve ortadan kaybolmuş. Geriye ancak sis gibi bir gölge kalmış.
Kasaba büyük bir kurtuluşa tanık olmuş. Tüm oyuncaklar, balkonlardan, pencerelerden ve meydandan sevinç çığlıkları atmış. Bez bebekler şarkılar söylemiş, tahta kuklalar ellerini çırpmış, pelüş hayvanlar sarılıp kucaklaşmış. Saat kulesi defalarca neşe içinde çanlarını çalmış. Gökkuşağı renkli bulutlar havada dans ederken, sokakların üzerini renkli balonlar sarmış.
Mavi, Işık Süvarisi, aslan ve maymun birbirlerine bakıp gülümsemişler. Kırmızı araba da sanki bir çocuk gibi sevincini göstermek istercesine küçük hoplamalar yapmış, kornasını bir “bip bip” sesiyle neşeli bir melodiye dönüştürmüş.
“Başardık,” demiş Mavi. “Karanlık Kral artık bu kasabayı tehdit edemeyecek. Ve siz konuşan oyuncaklar, özgürce neşeli sesler çıkaracaksınız!”
Kasabalılar -ki hepsi oyuncaklardan oluşuyor- o gece büyük bir şenlik düzenlemişler. Rengârenk süslemeler, parıltılı fenerler ve çeşit çeşit çiçeklerle meydanı donatmışlar. Büyük bir masal sofrası kurup, ufak tefek atıştırmalıklar hazırlamışlar. Pelüş ayılar dev meyveler taşımış, robotlar ışıklı gösteriler yapmış, bez bebekler nazik dans figürleri sergilemiş. Herkesin yüzü güleç, kalbi huzur doluymuş.
Gece ilerledikçe, Mavi uykusunu hisseder gibi olmuş. Göz kapakları ağırlaşmaya başladığında, Işık Süvarisi başıyla ufak bir işaret vermiş. “Artık yatağına dönme vakti geldi, Mavi,” demiş sevecen bir sesle. “Sabah olduğunda, bu macerayı rüya gibi hatırlayacaksın. Ama sakın unutma, sevgimiz ve cesaretimizle her karanlığı yenebiliriz. Sen de asla hayal gücünü kaybetme!”
Aslan ve maymun, Mavi’nin ellerini tutup onu yeniden arabasına bindirmiş. Araba, bu kez daha yavaş bir tempoyla evine doğru yola çıkmış. Yolda geçtikleri sokaklar, bahçeler ve renkli evler, kendilerini derin bir uykuya bırakmaya hazırlanıyormuş. Saat kulesi, sabaha yaklaştığının habercisi olarak dingin dingin vurmaktaymış. Gökyüzünde yıldızlar hâlâ parıldasa da, ufukta yeni bir günün ilk ışıkları beliriyor gibiymiş.
Eve vardıklarında, Mavi yumuşacık yatağına uzanmış. Gözleri hafif kapanırken, Işık Süvarisi başucunda belirmiş ve peleriniyle Mavi’yi sıcak bir rüzgâr gibi sarıp sarmalamış. Aslan ile maymun ise Mavi’nin yastığının kenarına oturmuş, koruyucu bir bekçi gibi onu izliyorlarmış. Kırmızı araba da oyuncak sepetinde yerine geri dönmüş. Hepsi sessizce Mavi’nin tatlı uykusunu beklemiş.
Tam o sırada, son bir rüya sahnesi gibi Mavi, kendini sonsuz ışıltılı bir ormanın içinde görmüş: Büyük ağaçlar, yaprakları çan sesleri gibi tınlayan dallar, çiçekler konuşuyor, cıvıl cıvıl kuşlar şarkılar söylüyormuş. Aslan ve maymun, yanında zıplaya zıplaya ilerlerken, Işık Süvarisi de gökyüzünde süzülüyormuş. Birlikte muhteşem şatolar, sürpriz tüneller ve çikolata şelaleleri keşfediyorlarmış. Bir yandan da Karanlık Kral’ın izini asla göremiyorlarmış, çünkü o karanlık yok olup gitmiş. Bu orman masal gibi güvenli, sevecen ve neşeliymiş.
Sabahın ilk ışıkları Mavi’nin odasına süzülürken, minik kahraman gözlerini aralamış. Aslan, maymun, Işık Süvarisi ve kırmızı araba—hepsi yine eskisi gibi sessizce beklemekteymiş. Fakat Mavi, bir gecede yaşadığı o sıra dışı macerayı tüm kalbiyle hatırlıyormuş. Gülümseyerek başını yastığa yaslamış, “Teşekkür ederim dostlarım,” demiş fısıldar gibi. Bu fısıltıyı, oyuncakların minik bir “rica ederiz” sesiyle cevapladığını neredeyse duyar gibi olmuş.
Ve işte, bu masalın sonunda Mavi, anlar ki hayal gücümüzü korudukça, cesaret ve sevgiyle karanlığı yenebiliriz. Her oyuncak, her masal, içimizdeki iyiliğin ve sevginin işaretiymiş. Zaman, bu masal diyarında durup durup akmaya devam etse de, çocuk yüreklerinde konuşan oyuncaklar asla susmazmış. Bir gün sen de gözlerini kapatırsan, belki o maceralı diyara misafir olur, Işık Süvarisi’yle tanışır, aslanın kükremesini, maymunun neşesini ve kırmızı arabanın merak uyandıran seslerini duyarsın.
Unutma ki her çocuk, kendi kalbinin süper kahramanıdır. Ve her masal, uykuya geçerken fısıldadığın o sihirli sözcüklerle yeniden canlanır…
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.