Saklı Orman’ın Müzik Kutusu

Bir varmış, bir yokmuş. Güneş ışınlarının ağaç dalları arasında altın gibi parladığı, rengârenk çiçeklerin her köşesini süslediği Saklı Orman adında büyülü bir yer varmış. Bu orman, ne sıradan bir ormanmış ne de herkesin kolayca bulabileceği bir yer. Sadece saf kalpli ve gerçek bir macera ruhuna sahip olanlar, ormanın gizli girişini görebilirmiş.

Saklı Orman’ın tam ortasında, içinde binlerce yıldır gizemli bir şarkının yankılandığı sihirli bir müzik kutusu saklanırmış. Efsaneye göre, bu müzik kutusunun şarkısı, kim dinlerse ona en derin arzularını gerçekleştirme cesareti verirmiş. Ancak, onu bulmak öyle kolay değilmiş; orman, sırlarını korumak için sihirli yaratıklarla doluymuş ve cesaret, zeka ve iyi bir kalp olmadan kutuya ulaşmak mümkün değilmiş.

‍

Bu hikayenin kahramanı, henüz beş yaşında olan Prenses Mira imiş. Mira, ailesinin “minik parlayan yıldızı” olarak anılsa da bir türlü içindeki cesareti bulamıyormuş. Günlerini sarayın büyük kütüphanesinde kitap okuyarak geçirir, hayranlıkla kahramanların maceralarını okurmuş. Ancak, bir gün kütüphanede eski bir kitap bulmuş. Kitabın kapağında altın harflerle şu yazıyormuş: “Saklı Orman ve Müzik Kutusu”.

Kitabın içinde, müzik kutusunun yeri ve onu bulmanın yolları anlatılıyormuş. Mira, sayfaları çevirdikçe kalbi hızla çarpmaya başlamış. “Bu benim maceram olabilir!” diye düşünmüş. Ve böylece Mira, hayatında ilk kez, sarayın güvenli duvarlarından çıkıp bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş.

Saklı Orman’ın girişini bulmak kolay olmamış. Mira, önce sabahın erken saatlerinde gökyüzündeki yıldızların hala görünür olduğu bir vakitte yola koyulmuş. Kitap, girişin yalnızca gün doğumunda açıldığını söylüyormuş. Ormanın kenarına ulaştığında, güneşin ilk ışıkları ağaçların arasında bir kapıyı ortaya çıkarmış. Kapının üzerinde şu cümle yazıyormuş:

“Sadece kalbi temiz olanlar geçebilir.”

Mira, bir an tereddüt etmiş. “Ben yeterince iyi miyim?” diye düşünmüş. Ama sonra, içindeki merakı yenememiş ve kapıya doğru adım atmış. Bir anda kapı açılmış ve Mira kendini ormanın içinde bulmuş.

Ormanın içi büyülüymüş. Her köşede farklı bir yaratık yaşıyormuş. Göz alıcı tüylere sahip konuşan kuşlar, yapraklardan oluşan elfler ve hatta altın rengi pullarla kaplı bir ejderha bile varmış. Mira, yolculuğu boyunca bu yaratıklarla dost olmuş. Onlara yardım ettikçe, onlar da Mira’ya müzik kutusuna giden doğru yolu göstermişler.

Sonunda Mira, müzik kutusunun saklı olduğu eski bir tapınağa ulaşmış. Tapınağın girişinde üç kapı varmış ve her birinin üzerinde bir bilmece yazılıymış. Müzik kutusuna ulaşmak için doğru kapıyı seçmesi gerekiyormuş.

İlk kapıda, “Korkularını yenmeden geçemezsin.” yazıyormuş. İkinci kapıda, “Zekânı kullanmadan başarılı olamazsın.” yazılıymış. Üçüncü kapıda ise, “Kalbinin sesini dinle, doğru yolu bul.” yazıyormuş.

Mira, önce ilk kapıya yönelmiş. İçeri girdiğinde karşısına dev bir gölge çıkmış. Gölge, Mira’nın en büyük korkusunu temsil ediyormuş: Yalnızlık. Mira, derin bir nefes almış ve “Korkularımla yüzleşeceğim!” diyerek gölgeye doğru yürümüş. Gölge, Mira’nın cesaretini görünce bir anda kaybolmuş.

Sonraki kapıda ise Mira’dan karmaşık bir bilmeceyi çözmesi istenmiş. Bilmeceyi çözerken ormandan öğrendiği bilgilerden faydalanmış. Zekası sayesinde bu sınavı da başarıyla geçmiş.

Son kapıya geldiğinde, Mira’nın önünde iki yol belirmiş. Hangisinin doğru yol olduğunu bilmiyormuş. Bir an durmuş ve gözlerini kapatarak kalbinin sesini dinlemiş. Hafif bir melodi duymuş. Melodiyi takip ederek doğru yolu bulmuş ve sonunda müzik kutusuna ulaşmış.

Mira, müzik kutusunu açtığında odanın içi altın bir ışıkla dolmuş. Kutudan yükselen melodi, Mira’nın kalbini cesaretle doldurmuş. O an anlamış ki gerçek cesaret, zorluklar karşısında vazgeçmemek ve doğru olanı yapmaktan korkmamaktır.

Mira, müzik kutusunun hediyesi olarak Saklı Orman’daki tüm dostlarını krallığa davet etmiş. Böylece ailesi ve halkı, ormandaki büyülü yaratıklarla tanışmış ve diyarları daha da renkli bir yer olmuş. Mira’nın hikayesi, sadece kendi krallığında değil, diğer krallıklarda da dilden dile dolaşmış.

Ve o günden sonra, Mira artık cesur Prenses Mira olarak anılmış.

Gökyüzündeki yıldızlar parlamaya devam ederken, Saklı Orman ve onun sırları, bir başka cesur maceracıyı beklemeye koyulmuş.

Gökten üç elma düşmüş, biri bu masalı yazanın, biri okuyanın, biri de Saklı Orman’da hayaller kuran herkesin başına!