Sizler için en sevilen Nasrettin Hoca fıkralarını derledik!
İyi eğlenceler...
Günün birinde Hoca Efendi pazara gitmek için eşeğine biner ve yola koyulur. Bir süre gittikten sonra eşek huysuzlanır ve ardından hoplayıp zıplamaya başlar. Derken Nasrettin Hoca da eşekten düşüverir. Düşer düşmesine de çevresine toplanan çocuklar toplu hâlde bağırmaya başlarlar:
“Nasrettin Hoca eşekten düştü, Nasrettin Hoca eşekten düştü.”
Hoca, şöyle bir sağına soluna baktıktan sonra büyüklerden kimselerin olmadığını görünce eşe dosta rezil olmamak için;
“Çocuklar, eşekten düşmedim, ben zaten eşekten inecektim.” deyiverir.
Nasrettin Hoca bir gün alışveriş yapmaya en sevdiği eşeğini de alarak gitmiş. Eşeğini bir ağaca güzelce bağlamış ve alışveriş yapmaya başlamış. Bir sürü şey alıp eşeğine doğru yürümeye başlamış. Ancak eşeği orada yokmuş.
Hemen bir adam tutarak bağırmasını istemiş:
– Nasrettin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca ona alışveriş çuvallarını, eşeğin semerini ve parasını verecek.
Duyanlar şaşkın bir şekilde:
– Hoca Efendi madem bulunduğunda eşeğini geri vereceksin neden arıyorsun, demişler.
Hoca gülümseyerek:
– Kaybolan şeyi bulmanın tadı başkadır. Her şeyi kaybedeceğimi de bilsem o eşeği bulup çalana geri vereceğim, demiş.
Nasrettin Hoca’nın yaşadığı köyde yaşayanlar Eyyübi kelimesini bir türlü doğru söyleyemiyorlarmış. Bazısı Eyip, bazısı İyip, bazıları da İyp diye yanlış bir şekilde söylüyorlarmış.
Buna artık dayanamayan Hoca vaazında:
– Ey komşular sakın ola ki oğlunuz olursa adını Eyyûb koymayın. İnsanlar onu söyleyemez çocuğun adı olur İp, demiş.
Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş. vaazında doğru ve dürüst olmanın önemini anlatıyormuş. Bakmış dinleyenler yarı uykulu ve esniyorlar. Öğle vakti olduğu için de hepsinin karnı aç.
Düşünmüş:
– Haydi, toplanın bize gidiyoruz. Etli pilav ve yoğurt yiyelim, demiş.
Herkes hızlıca toplanmış ve eve gelmişler. Hoca karısına:
– Hanım masayı hazırla, hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye geldik, demiş.
Karısı:
– Hoca Efendi ne yaptın? Evde ne, pirinç ne et, ne de yoğurt yok, demiş.
Hoca düşünmüş, taşınmış ve içeri gitmiş ve elinde bir kaşık ve tencereyle gelmiş:
– Kusura bakmayın çocuklar, evde eğer pirinç, et ve yoğurt olsaydı bu kazan ve kaşıkla size ikram edecektim, demiş.
Bir gün Hoca ile komşusu bahçede sohbet ediyorlarmış.
Komşusu Hoca’ya sormuş:
– Hoca’m, sen kaç yaşındasın?
Nasrettin Hoca derin derin düşünmüş ve ak sakallarını sıvazlayarak:
– Kırk yaşındayım.
Komşusu şaşkın bir şekilde hemen itiraz etmiş:
– Nasıl olur bu Hoca Efendi, 10 yıl önce de sorduğumda kırk yaşındayım demiştin, demiş.
Hoca sakince gülümsemiş ve:
– Komşu Efendi ben sözümün eriyim. Sözümden dönmek bana yakışmaz. On yıl sonra da sorsan aynı cevabı vereceğim, demiş.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.