Bir varmış, bir yokmuş… Çok uzak diyarlarda, bulutların üzerine inşa edilmiş, büyülü bir şato varmış. Bu şato, Pembe Şato olarak bilinirmiş, çünkü şatonun taşları gün batımında altın rengine döner, sabah ise pembenin en güzel tonlarıyla parlarmış. Bu sihirli şatoda, cesur ve iyi kalpli bir prenses olan Alina yaşarmış.
Prenses Alina, herkesin sevgilisiymiş çünkü hem yardımsever hem de çok cesurmuş. Şatonun halkı bir sorunla karşılaştığında, Alina her zaman çözüm bulurmuş. Ancak bir gün, Pembe Şato’nun huzuru bozulmuş. Şatonun kalbindeki büyülü pembe kristal, aniden çatlamış ve şatonun sihrini yitirmesine neden olmuş.
Şatonun bahçesindeki güller solmuş, gökyüzü griye bürünmüş ve şatonun büyüsü yavaş yavaş kaybolmaya başlamış. Kristal çatladığında, bir mesaj görünmüş: “Kristalin gücünü geri getirmek için üç sihirli ışığı bulmalısın. Bu ışıklar, sabır, dürüstlük ve cesaretle elde edilebilir.”
Alina, gözlerini kararlılıkla kapamış. “Ben bu kristali iyileştireceğim ve şatomuzu eski haline döndüreceğim,” demiş. Böylece, yanına sadece bir fener, biraz yiyecek ve sihirli aynasını alarak yola koyulmuş.
Prenses Alina’nın ilk durağı, Gökkuşağı Ormanı olmuş. Bu orman, rengarenk ağaçları ve ışıl ışıl çiçekleriyle büyüleyici bir yer olsa da, içinde yolunu kaybedenler bir daha asla çıkamazmış. Alina, cesaretle ormanın içine girmiş. Bir süre sonra ormanın derinliklerinden hışırtılar duymaya başlamış.
O sırada, büyük bir baykuş dalın üzerinden aşağı süzülmüş. Bu, şatonun bilge hayvanı olan Luna Baykuşuymuş. Baykuş, Alina’ya yaklaşarak, “Senin için buradayım, Prenses. Ama unutma, yolculuğun zorluklarla dolu olacak. İlk ışığı bulmak istiyorsan sabırlı olmalısın,” demiş.
Alina, Luna Baykuşu’nun rehberliğinde ormanın ortasında bir gölet bulmuş. Göletin içinde, sabır ışığı parlıyormuş ama gölete yaklaşınca bir büyü devreye girmiş. Su sürekli dalgalanıyor, ışık bir görünüp bir kayboluyormuş.
Baykuş, “Sabırlı ol ve bekle. Su ancak sakinleştiğinde ışığı alabilirsin,” demiş.
Alina önce aceleyle gölete adım atmayı düşünmüş, ama sonra beklemesi gerektiğini anlamış. Derin bir nefes almış, sakinleşmiş ve suyun durulmasını beklemiş. Nihayet su durulmuş ve sabır ışığı göletin ortasında belirivermiş. Alina, dikkatlice ışığı almış ve yoluna devam etmiş.
Pembe Kanyon ve Dürüstlük Testi
Alina, ikinci ışığı bulmak için Pembe Kanyon’a ulaşmış. Bu kanyonun içinde yankılarla dolu bir labirent varmış ve herkesin söylediği sözler iki katına çıkarak geri dönüyormuş. Kanyonun girişinde bir tabela varmış: “Yolunu ancak dürüst olanlar bulabilir.”
Alina, labirentin içinde ilerlerken birden karşısına bir aynalı kapı çıkmış. Aynanın içinde bir yansıma belirmiş. Bu yansıma, Alina’ya benzeyen ama daha karanlık bir görüntüye sahip bir figürmüş. Figür, “Eğer buradan geçmek istiyorsan, bir yalan söyle ve geçiş hakkını al,” demiş.
Alina duraklamış. Figürün dediğini yapması, hızlıca çıkışa ulaşmasını sağlayacakmış. Ama kalbindeki dürüstlük duygusu buna engel olmuş. Yüzünü dikleştirerek, “Ben yalan söyleyemem. Dürüstlük benim pusulamdır,” demiş.
O anda aynalı kapı gıcırdayarak açılmış ve dürüstlük ışığı belirmiş. Alina, bu ikinci ışığı da alarak üçüncü test için yoluna devam etmiş.
Son test, Cesaret Mağarasındaymış. Bu mağaranın girişini bulmak bile cesaret istermiş çünkü mağarayı, siyah dumanlarla kaplı bir ejderha koruyormuş. Alina mağaranın girişine geldiğinde, devasa ejderha göğsünü kabartarak ona bakmış.
Ejderha, gürleyen bir sesle, “Bu mağaraya girmek istiyorsan, korkularınla yüzleşmelisin. En karanlık sırlarını itiraf etmeden asla geçemezsin,” demiş.
Alina, korkusunu hissetmiş ama geri adım atmamış. Ejderhaya yaklaşarak, “Korkuyorum çünkü bu yolculukta başarısız olmaktan çekiniyorum. Ama şatomuzu kurtarmak için bu korkumu aşacağım,” demiş.
Ejderha, Alina’nın cesaretine hayran kalmış ve kenara çekilmiş. Mağaranın derinliklerinde cesaret ışığı parlıyormuş. Alina, ışığı almış ve Pembe Şato’ya dönmek için hazırmış.
Alina, üç ışığı da alıp şatosuna dönmüş. Şatonun bahçesindeki kristalin yanına gelmiş ve ışıkları kristalin çatlağına yerleştirmiş. Işıklar birleşmiş ve büyülü bir parıltıyla kristali iyileştirmiş.
Bir anda şatonun taşları pembe rengine geri dönmüş, gökyüzü maviye bürünmüş ve bahçedeki güller tekrar açmış. Halk, Alina’yı büyük bir coşkuyla karşılamış. Luna Baykuşu, bir dalın üzerine konarak, “Sabır, dürüstlük ve cesaretle her zorluğu aşabileceğini kanıtladın, Prenses. Şimdi, şatomuzun büyüsü sonsuza dek senin değerlerini yansıtacak,” demiş.
O günden sonra Alina, yalnızca güzel bir prenses değil, aynı zamanda halkı için bir ilham kaynağı olmuş. Herkes, Alina’nın cesaretini ve iyiliğini örnek alarak yaşamaya başlamış.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.