Bir zamanlar çok güzel pembe bir gül varmış. Gören herkes bu güle hayran kalıyormuş. Canlı, yeşil yaprakları varmış Bu pembe gül, mis gibi kokuyormuş. Tüm arılar, kelebekler bu güle konmak istiyorlarmış. Pembe gülün önünden geçen tüm hayvanlar, insanlar pembe gülün görüntüsü ve kokusuyla mutluluk doluyorlarmış.
Pembe gülün yetiştiği bahçenin sahibi yaşlı bir amcaymış Her gün pembe güle su verir, onu severmiş. Ancak pembe gül bütün bu ilgiye rağmen hiç mutlu değilmiş. Çünkü pembe gülü üzen bir konu varmış. Pembe gülün bir arkadaşı varmış. Pembe gülün arkadaşı, papatyaymış. Papatya; sağlıksız, zayıf, güzel kokmayan bir çiçekmiş. Papatya, pembe gülü gördükçe kendi haline çok üzülüyormuş.
Kimse papatyayı beğenmiyormuş. Hatta bahçenin sahibi yaşlı amca papatyaya su bile vermiyormuş. Papatya günden güne soluyormuş. Bu durum pembe gülü çok üzüyormuş. Arkadaşının solmasına dayanamıyormuş.
Pembe gül bir çözüm yolu bulmuş. Yaşlı amcanın pembe güle verdiği suyu papatya ile paylaşacakmış. Pembe gül, papatyanın yapraklarına dokunarak yaşlı amcanın verdiği suyu paylaşıyormuş. Ancak pembe güle eskisi kadar su kalmıyormuş.
Bu yüzden pembe gül güzelliğini kaybetmeye başlamış. Ama artık pembe gül de papatya da mutluymuş. Çünkü papatyanın hayatı kurtulmuş. Pembe gül artık eskisi kadar güzel değilmiş ama arkadaşının hayatını kurtarmış. Pembe gül ve papatya sonsuza kadar mutlulluk içinde yaşamışlar. Pembe gül paylaşmanın herşeyden daha önemli olduğunu anlamış.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.