Bir varmış, bir yokmuş. Uzak bir ülkede değil, hemen yanı başımızda, kalabalık ama bir o kadar da sıcak bir mahallede minik bir kız çocuğu yaşarmış. Adı Ece’ymiş. Ece, yumuşacık oyuncak bebekleriyle ve renkli toplarıyla oynamayı çok severmiş. Gündüzleri annesiyle parka gider, kaydıraktan kayar, salıncakta sallanır, sonra da dondurmasını keyifle yermiş. Eve döndüğünde ise oyun oynamaya, resim yapmaya devam eder, bazen babasıyla lego kuleleri kurarmış.
Akşam olup da yemekten sonra bütün ışıklar yavaş yavaş kapanmaya başlayınca Ece biraz endişelenirmiş. Annesi her akşam, “Haydi artık yatağına gidelim,” deyince Ece biraz mızmızlanır, “Ama anne, ben senin yanında uyumak istiyorum,” dermiş. Annesi güler yüzle ona sarılır, “Ece’ciğim,” dermiş, “kendi yatağında uyumak çok güzel bir şey. Hem daha rahat uyuyorsun, hem de sabah uyandığında kendini çok dinç hissediyorsun.” Ece yine de endişelenir, “Ama ya karanlık korkutursa?” diye sorarmış.
Bir gece, annesi Ece’ye küçük bir sürpriz hazırlamış. Ece’nin yatağının yanına minik gece lambası koymuş ve odayı masmavi yıldız sticker’larıyla süslemiş. Ece odaya girince gözlerine inanamamış: Duvarlarda parlayan küçük yıldızlar, tavanda asılı bir ay şeklinde lamba… “Ne kadar güzel!” diye bağırmış Ece. Annesi, “Burası senin özel gökyüzün, tatlım. Yatağına uzandığında sanki yıldızların altında uyuyacakmışsın gibi hissedeceksin,” demiş.
Ece yatağına uzanmış, yanındaki yumuşak yastığa başını koymuş ve annesinin ona okuduğu tatlı masalı dinlemeye başlamış. Masalda, kendi küçük yatağında huzurla uyuyarak her sabah güler yüzle uyanan minik bir prensesten bahsediyormuş. Ece, masalı dinlerken gözleri ağırlaşmaya başlamış. Annesi Ece’nin üzerini nazikçe örtmüş, “Tatlı rüyalar, Ece’ciğim,” diyerek yanağına bir öpücük kondurmuş ve odanın kapısını usulca kapatmış.
İlk başta Ece biraz tedirgin olmuş. Gözlerini kapatıp açtığında duvardaki yıldızların yavaşça parladığını görmüş. “Bunlar bana eşlik ediyor,” diye düşünmüş. Korkmaktan vazgeçmiş ve mışıl mışıl uykuya dalmış.
Sabah olduğunda annesi, “Günaydın tatlım, nasıl uyudun?” diye sormuş. Ece şaşırarak, “Çok rahat uyudum anne, hiç korkmadım. Üstelik çok eğlenceli rüyalar gördüm!” demiş. Annesi gülümseyerek Ece’yi kucağına almış, “Bak gördün mü, kendi yatağında yatmak ne kadar güzelmiş,” demiş.
O günden sonra Ece, her gece kendi yatağına koşar, yastığına sarılır, sticker’lı yıldızlarını izleyerek huzurla uyurmuş. Sabahları yatağından enerji dolu kalkar, hemen mutfağa koşup annesine sarılır, “Bugün çok mutlu uyandım,” dermiş. İşte bu şekilde, küçük Ece her gün biraz daha büyümüş ve kendi yatağında yatmanın ne kadar rahat, eğlenceli ve faydalı olduğunu keşfetmiş. Böylece hep mutlu, huzurlu rüyalar görmüş.
Gökten üç elma düşmüş: Biri Ece’nin sıcacık yastığının üstüne, biri annesinin sevgi dolu kalbine, diğeri de kendi yatağında uyumayı seven tüm çocukların yanına…
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.